“Ben babasının gölgesi altında yetişmiş, kendi irade ve inisiyatifini kullanma şansı bulamamış bir gencim. Babam, kendi gölgesinin benim için en güvenli yer olduğunu, kendi başıma bir şey yapamayacağımı her fırsatta bana söyleyerek, benim kendimi yetersiz hissetmeme sebep oldu. Evlendim, eşimin karşısında bile babamın yanındaki ezik ve silik duruşumu engelleyemedim, o da benim bu durumumu aşırı agresif tutumlarıyla daha da derinleştirdi.”
“Ben normalde sakin, yumuşak mizaçlı, geçimi kolay bir insanım fakat eşim ben ne
söylediysem tersini yaptı, benim ne kadar bunaldığımı ve yaralandığımı fark etmedi. Ona beni bekletme, bana hazır olacağın saati söyle o zaman geleyim diyorum, buna bir kere bile riayet etmedi. Biraz bekletme de değil, dakikalarca. Üstelik insan istenilen bir şeyi yapamadığında azıcık alttan alır, kusura bakma, biraz geciktim der. Eşim ise bunun tam tersi, sanki bekleyen ben değil de oymuş gibi, sinir, stres beni azarlamaya kadar varan ağır sözler, hakaretlerde bulunuyor. Neyse diyorum, huzurumuz bozulmasın, alttan alıyorum, sakince ‘Niye böyle davranıyorsun’ diyorum, eşim ise hep kendisinin haklı olduğuna dair bir ton söz sıralıyor, baş edemeyip susuyorum.”
“Şimdi ise, hayat bana tatsız tuzsuz geliyor. Hiçbir şeye karşı isteğim yok, eşime karşı hiçbir şey hissetmiyorum. Anneme babama kaç kere ‘Ben mutsuzum, geçinemiyoruz’ dedim, ‘Sen alttan al, idare et, evlilikte olur böyle şeyler’ dediler. ‘Bu sizin zannettiğiniz gibi bir şey değil, ben kendimi bunca yıldır hiç değer veriliyor ve sevgi duyuluyor olarak hissetmedim. Eşim için varsa yoksa kendi istekleri. Ben hep onun gönlünü almaktan, alttan almaktan bıktım yoruldum. İşyerinde zaten diken üzerindeyim, bari evde bir güler yüz tatlı söz duysam, eşim gelmiş diye bir sevinç belirtisi görsem biraz daha güçleneceğim fakat ne yazık ki bunu hiçbir zaman görmedim’ diyorum, ‘Haklısın ama idare edeceksin’ diyorlar. Bu arada eşim akrabamız. Şimdiye kadar gerek işyerim ve babamın tutumu ile, gerekse eşim ile alakalı olarak neden şikâyet etsem, istisnasız herkes ‘Haklısın’ dedi fakat kimse benim hakkımı vermedi. Şimdi ise, ben mızıkçılık yapıyorum ve ‘oynamıyorum’ diyorum. Zoraki ayakta duran ruhsuz bir robot gibiyim. Artık hiçbir şey beni cezbetmiyor. Kimse beni kale almıyor, herkes kendi otoritesinin ve keyfinin peşinde. Benim haklarımı alabilmem için illâ isyan etmem, kırıp dökmem mi gerekiyor? İşte ben kırılıp un ufak oldum ve bu hayattan çıkmak istiyorum.”
İhtiyacı giderilmemiş organizma sıkıntı üretir. Anne babalar, çocuklarının büyüdüğünü ve artık kendi kararlarını vermeleri gerektiğini öğrenememişler. Çocuklarını esir ederek hayatlarını karartmışlar ve bunda da kendilerini haklı buluyorlar çünkü zihinleri doğru bilgiyi aramıyor. Baba oğlunu yetkinleştirememiş, eş ise, fotoğrafı doğru okuyup, eşinin kabını doldurabilmesi için şefkatle kucaklamamış. Sonuçta bu genç, evlilikten ve hayattan bunalmış. İnsanlar olarak hepimiz, lütfen Allah (cc) bizden ne yaparsak ve nasıl yaparsak razı olur, bunu öğrenelim ve yaşayalım. Bu hayat tek kullanımlık, her davranışın bir etki gücü var, bunun en doğru şekilde olması için kavli ve fiili dualarımızı Yaradanımıza (cc) sunalım inşallah.