Huzur, önce içimizde var olur ve gözlerimizde ifadesini bulur. Yüz ne kadar gülümser gibi dursa da gözler her şeyi alenen ortaya koyar. Özümüz gülmezse yüzümüz de gülmez. Bu yüzden huzur, önce içimizi kaplamalı ve kök salmalı ki bunun tezahürleri bizde görünsün. Huzur bir sonuçtur ve pek çok bileşenin bir araya gelerek oluşturduğu muhteşem bir ruh hâlidir. Huzuru kabaca tanımlayacak olursak; ‘kendine düşeni yaptıktan sonraki dingin, sakin, güvende hisseden ve içi rahat olma hâli’ diye tanımlayabiliriz.
Her insanın bu iç dinginliğine ihtiyacı vardır
‘Puzzle’ın parçaları doğru şekilde bir araya getirildiğinde nasıl ki desen tam olarak ortaya çıkıyorsa bizim de duygu, düşünce ve davranışlarımızın gönlümüzdeki anlama uygun olarak bir araya gelmesiyle, bütün sistemlerimizde olumlu bir etkilenme ve güzel bir fotoğraf oluşur. Mutmain olma ve rıza makamıdır aynı zamanda huzur. Olanın, olan olduktan sonraki sürecin bir bütünün parçaları hâlinde cereyan ettiğinin; sadece bu olanların bizim etkilenme derecemize göre bize mesajlar verdiğinin farkında olma derecesidir, makamıdır. Olacakları değiştirmeye kimsenin gücünün yetmeyeceği fakat bizim yaklaşımımızın değişebileceği gerçeği de bize düşenin bir parçası olarak karşımızda durmaktadır. Herkesin en temel ihtiyaçlarından birisi olan huzur, sıkıntısız olmak ya da her şeyin çözümünü bularak hayatın akışını düzeltmenin sonucunda ulaşılan bir hâl değildir. Olanlar olmaya devam ettiği, herkes kendisine göre davranmaya devam ettiği hâlde en üst makamın talimatlarına göre hareket ettiğimizde içimizdeki mutmainlik hissinin varlığıdır, huzur.
Huzursuzluk; sürekli aç kalmak gibidir
Sevgisizlik karanlıkta kalmak olarak tanımlanabilir. Güneş yüzü görmemek gibidir. Başkalarından gelen sevgi ile aydınlanmak, arada güneş yüzü görerek aydınlanmak ve sonra da karanlıkta kalmak gibidir. Ancak içimizde güneş olursa biz sürekli aydınlık içinde yaşarız ki bu, sevebilme kabiliyetini harekete geçirmek demektir. Aynen bunun gibi huzur da içimizde olduğunda bizi dingin bir psikolojiye çeken muhteşem bir nimettir. İçinde bulunduğumuz ortamda kabul görmemiz, onaylanmamız, konuşurken, bir iş yaptığımızda ve iyi zamanımızda da üzüntülü zamanımızda da bize verilen tepkilerle huzurun arka planı oluşur. Bu beni ya iyi hissettirir ya da kötü. İçinde olumsuz duygular taşıyanlar, insanın değerini, anlamını ve her insanın başkalarını etkileme gücünden haberdar olmayanlar, ilâveten, bilgi ile bilgelenmeyip bilememenin kaygan zemininde durmadan düşenler; kendi değerlerinin farkında olmadıkları için karşısındakini de değersizleştirmekte bir mahzur görmeyenlerdir. Çünkü içlerinde ürettiği şey olumsuz düşünce, gerginlik ve neticede huzursuzluktur. Bu da onunla irtibatlı herkese kolaylıkla yansır. Huzuru, önemini ve insanın huzurdan ayrı olmamasının acil gerekliliğini bilememek, bugünkü toplumsal hâlimizin bir açıklaması gibidir aynı zamanda.
Önce bana lâzım olanın peşine düşmeliyim
Huzur; bakışları temizlemiş, aklını büyütmüş ve doğru sorularla doğru bir değerin arayışında olanların yüreklerindeki daimi misafirdir. Bunu bilen peşine düşer ve herkesin bu huzura sahip olmasında kendisinin de katkısının olabileceğini öğrenenler, bunun için gayret eder. Bu, heyecan verici ve müthiş bir keşiftir. O zaman bende olan bende büyüyecek, kök salacak ve benim yansıttıklarıma dönüşecekse önce ben huzurlu olmak için çaba sarf etmeli ve kendimde huzuru yeşertmeliyim.