Son zamanların en güncel konusu. Benimde önemsediğim bir konu aslında. Bunun için yapılması için gereken o kadar çok şey var ki, bunlardan bir kaçını kamuoyuna faydalı olmak maksadıyla paylaşmak isterim, çünkü beslenmede protein ihtiyacı önemli ve herkesin de bu ihtiyacı karşılaması kolay olmuyor. Samsun’un taşra dediğimiz bölgelerinde sağlık hizmetini sunarken, hastalarımın şikâyetini öğrendikten sonra sorduğum en önemli sorudur; geçimlerini ne ile sağladıkları. Ağırlıklı aldığım cevap ya bağ bahçe ya da hayvancılıkla uğraştıkları yönündedir. Et fiyatlarındaki yüksekliğe rağmen çoğu yaptıkları bu işten memnun değil ne yazık ki. Şehir hayatının konforuna duyulan özlem bu memnuniyetsizliğin en başında gelen sebebidir. Ne gariptir ki şehir hayatındakilerin de köy hayatının doğallığına  imrenmeleri de bir başka irdelenmesi gereken konu.

İşte! Şehir ve köy hayatı karmaşasının içerisinde, et fiyatlarının nasıl düşürülmesi gerektiğini  biraz irdelemek istedim. Şehirleşmenin %80’lere çıktığı günümüz Türkiye’sinde tüketim denilen aktivite inanılmaz boyutlarda artmışken, üretimin yetersiz olduğu et sektöründe fiyatın artmamasını  beklemek bana biraz zor geliyor. ABD kişi başı yaklaşık 120 kg et tüketimi ile birinci sırayı çekerken, et fiyatının ülkemize kıyasla düşük olması bizde bir takım şeylerin eksik olduğunun göstergesi aslında.

Bu göstergeler ışığında meseleye gerçekçi bir yaklaşım gösterdiğimiz zaman çözüm bulunabileceği kanaatindeyim. Peki bu çözümler nedir?

Şehir hayatına özlemin giderilmesi için köyden şehir ulaşım yollarının en konforlu hale getirilmesiSağlık hizmetinin en uç noktaya kadar ulaştığını düşünürsek diğer hizmet  kollarının da  ulaştırılması ( bankacılık, yerinde ziraata dayalı eğitim, gıdaya ulaşım kolaylığı, belediye hizmetleri, vb…)Et fiyatlarının düşmesinden ziyade bundan sonra en az 5-7 yıl zam almamasını sağlayacak projelerin hayata geçirilmesi, çünkü et fiyatları hızlı düşerse köylünün fakirleşmesini tetikleyebilir.Etin ham maddesi olan yem fiyatlarının düşürülmesi, bunu sağlarken de ilk üretim noktasından el değişimi yapılmadan besi işi ile uğraşan  köylüye ulaşımını sağlayacak lojistik merkezlerin oluşturulması.Mera alanlarının daha verimli ve etkin kullanılması adına besiye yönelik işletmeler için teşvik oluşturulması, bu alanlara ulaşımın kolaylaştırılmasıBesi işi ile uğraşan köylüler  için sigorta prim oranlarının düşürülmesi( Sadece sigortam olsun diye bu işi bırakmış, tekstil fabrikalarında çalışmaya başlamış onlarca hastam olmuştur.)Şehirlinin bu işe katılmasını sağlayacak kooperatiflerin oluşturulması.Türkiye’nin ağırlıklı et ihtiyacını karşılayan iki noktanın (Suluova-Amasya, Afyon) artırılarak en az yediye çıkarılmasıEt üretimi konusunda ihtisaslaşmış kadroların her şehirde bulunması, bunların köy ziyaretlerini düzenli olarak gerçekleştirmesi.

Bunlar benim aklıma gelenler. Eminin daha onlarca yolu vardır. Yeter ki bilinçlenelim ve meseleye sahip çıkalım. O zaman:

“Yarın elbet bizim elbet bizimdir…”