Türkiye’nin yerli ve millî sismik arama gemisi Oruç Reis, Somali’nin deniz yetki alanlarında petrol ve doğal gaz araması yapmak için 5 Ekim’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı uğurlama töreni ile yola çıkmıştı.

Oruç Reis ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından ona eşlik etmek için görevlendirilen iki Gabya sınıfı fırkateyn ile bir yakıt ikmal gemisi, Süveyş Kanalı ve Kızıldeniz’i geçerek 25 Ekim’de Somali’nin başkenti olan Mogadişu Limanı’na ulaştı.

Mogadişu’da Somali Savunma Bakanı Abdulkadir Mohamed Nur ve Enerji Bakanımız Alpaslan Bayraktar tarafından karşılanan Oruç Reis, burada çıkacağı görev için gerekli hazırlıklarını ve ikmalini yaptıktan sonra dualarla uğurlandı.

Oruç Reis’in görevi yaklaşık yedi ay sürecek ve Somali’ye ait yaklaşık 5 bin 750 kilometrekarelik üç deniz yetki alanında petrol ve doğal gaz bulmak için üç boyutlu sismik arama yapacak.

Oruç Reis’in başlamış olduğu bu görev Türkiye’nin ilk denizaşırı sismik arama görevi olması hasebiyle de büyük önem arz ediyor.

Peki nasıl oldu da Türkiye, Oruç Reis’i petrol ve doğal gaz aramak üzere Somali’ye gönderdi?  

Aslında bu iş birliğinin ilk işaretini Cumhurbaşkanı Erdoğan 2020 yılında vermişti. Zira o tarihte uluslararası şirketlere çağrıda bulunan Somali’nin Türkiye’yi de davet ettiğini söyleyen Erdoğan’ın sözlerine karşılık dönemin Petrol ve Maden Bakanı Abdüreşit Muhammed Ahmed, “henüz petrol yasasının kabul edilmediğini, yapılanın genel bir çağrı olduğunu ve Türkiye’ye özel bir muamele yapılmayacağını” ifade etmişti.

Zaten o tarihlerde Türkiye’nin arama ve sondaj filosu da denizaşırı görevler icra edecek yeterlilikte de değildi. Ama aradan geçen süre içerisinde Türkiye filosunu genişletti ve önce Akdeniz, ardından da Karadeniz’de yapılan sismik aramalarla büyük tecrübe kazanıldı.  

Nihayet 8 Şubat 2024 tarihine gelindiğinde, Türkiye ve Somali arasında; savunma, güvenlik, eğitim, ekonomi ve enerji gibi konuları kapsayan “Savunma ve Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması” imzalandı. Bu çerçeve anlaşmasının enerjiyle ilgili kısımlarını detaylandırmak üzere de Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Somali Federal Cumhuriyeti Petrol ve Mineral Kaynaklar Bakanlığı arasında 7 Mart 2024 tarihinde "Somali Kara ve Açık Deniz Blokları Alanında Mutabakat Zaptı" imzalandı.

Bu mutabakat zaptıyla birlikte Türkiye Petrolleri, Somali off-shore’unda 15 bin kilometrekarelik bir deniz yetki alanında arama ruhsatına sahip oldu.

Böylelikle Oruç Reis’in Somali deniz yetki alanlarında sismik arama yapmasının da yolu açılmış oldu. Oruç Reis, belirlenmiş deniz yetki alanında bugüne kadar hiç yapılmamış üç boyutlu sismik çalışma yapacak ve petrol ile doğal gaz verisi toplayacak.

Tabii bu iş sadece aramadan ibaret kalmayacak. Yapılan anlaşmalar gereğince Türkiye münhasıran arama ve petrol bulunduğunda da üretme yetkisine sahiptir. Dolayısıyla Oruç Reis’in çalışmaları sonrasında rezerv tespit edilen sahalarda sondaj işlemi de yapılacak.

Somali denizleri için hazırlanan fizibilite raporlarına göre, bu sularda yaklaşık 30 milyar varil petrol bulunmaktadır. Hatta Somali daha önceki yıllarda, bu bölgeler için arama ve sondaj ihaleleri açmış ve işi üstlenen bazı Batılı şirketler başladıkları faaliyetleri; iç savaş, deniz haydutluğu ve terör saldırıları nedeniyle tamamlayamadan bırakmak durumunda kalmışlardır.

Ancak Türkiye, muhtemel terör saldırıları veya daha önceki yıllarda yaşanan iç çekişmeleri de hesaba katarak bu konuda gerekli tedbirlerini almış ve çalışmaların kesintisiz devam edebilmesi için uygun koşulları oluşturmuştur.   

Şimdi gelelim daha 10 yıl öncesine kadar, çevre denizlerinde petrol ve doğal gaz bulma umuduyla yurt dışından arama ve sondaj gemileri kiralayan ve bunun için yabancı şirketlere milyonlarca dolar para ödeyip; sonuçta hiçbir şey elde edemeyen Türkiye’nin nasıl olup da bugün binlerce kilometre uzaklarda, hem de kendi millî gemileriyle sismik arama yapar hale geldiği sorusunun cevabını bulmaya.

Bu her şeyden önce bir vizyon ve irade işidir. Eğer böyle bir vizyonunuz yoksa bırakın Somali denizlerinde petrol aramayı, kendi denizlerimizde bile bu aramaları hâlâ kiralık gemilerle yapıyor olurduk…

Aynı zamanda çelik gibi bir irade de gereklidir. Zira denizcilik zor zanaattır ve ziyadesiyle pahalı bir iştir.

Bazen aradığınızı bulamazsınız ama asla pes etmemeniz gerekir. Çünkü siz pes ederseniz mürettebat da pes eder. Dolayısıyla tüm zorluklara rağmen elde edilen bu başarı; Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan başlamak üzere, en tepedekinden en alt kademedeki işçiye/memura kadar süreç içerisindeki tüm ilgililerin azmi ve kararlılığı sayesinde mümkün olmuştur.

Nasıl ki Türkiye savunma sanayisi ürünlerinde ve özellikle İHA ve SİHA’lar konusunda fırtınalar kopartıyorsa muhtemelen bu konuda da yakın zamanda büyük başarılara imza atılacaktır.

Dün bize SİHA satmamak için türlü bahaneler uyduranlar, bizi zorla başka aktörlerin sorunlu ürünlerine yönlendirenler, bugün bizim SİHA teknolojimize gıpta ile bakmakta ve fiyat-performans bakımından Türk malı SİHA’lar ile rekabet dahi edememektedirler.  

Yerli ve millî imkânlarla inşa edilen ve emsallerine göre daha teknolojik olan Oruç Reis sismik arama gemisini aynı şekilde düşünebilirsiniz. Bize bir zamanlar bu gemileri kiralamaya bile imtina edenlere inat, daha iyisini ürettik ve üretmeye devam edeceğiz. Şimdilik filomuzda sadece sismik arama gemisi olabilir ama yakın zamanda millî ve yerli sondaj gemilerini de görürseniz şaşırmayın derim.  

Peki Oruç Reis’in Somali görevinin Türkiye’ye başka konularda da katkıları olacak mıdır?

Bu sorunun cevabı kesin bir şekilde EVET’tir.

Zira Oruç Reis bölgede ilk kez üç boyutlu sismik arama yapacaktır. Şimdiye kadar yapılan aramalar klasik yöntemlerle yapıldığından, yeni elde edilecek sonuçların daha sağlıklı bilgiler olması beklenmektedir. Dolayısıyla aramalar bitip de sondaj safhasına geçildiğinde, nokta vuruşlar yapılması ve gereksiz masraflardan kaçınılması söz konusu olacaktır. Her bir sondajın maliyeti göz önünde bulundurulduğunda bunun ne kadar önemli bir avantaj olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Söz konusu durum ise Türkiye’yi hâliyle sektörde öne çıkaracak ve diğer coğrafyalarda da teveccüh edilen bir aktör durumuna getirecektir. Zaten yedi gemiye çıkan filosuyla Türkiye, sismik arama ve sondaj gemisi olan az sayıda ülkeden biri olmuş ve bu hâliyle de tabiri caizse “devler ligine” terfi etmiştir.  

Düşünebiliyor musunuz, daha dün kiralık arama gemileriyle petrol ve doğal gaz bulmaya çalışan Türkiye, bugün bırakın sadece kendi denizlerini, uzak coğrafyalarda bile gönderinde şanlı Türk bayrağı çekili, yerli ve millî gemileriyle arama ve sondaj faaliyetleri yürütüyor.

İşte devrim budur.