Yunanistan’ın 16 Nisan 2025 itibarıyla Avrupa Birliği’ne sunduğu ve eş zamanlı olarak erişime açtığı “Deniz Mekânsal Planlaması” isimli belge ve bu belgenin ekindeki harita Türkiye’de büyük bir infial yaratmıştır.
Dışişleri Bakanlığımız, “Yunanistan'ın tek yanlı iddialarının ülkemiz açısından hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağını bir kez daha vurguluyoruz” şeklinde bir açıklama yaparak bu planın ve haritanın yok hükmünde olduğunu belirtmiştir. Millî Savunma Bakanlığımız da “Yunanistan'ın deniz yetki alanlarıyla ilgili olarak tek taraflı olarak gerçekleştirdiği bu tür planlamalar, uluslararası hukuka aykırıdır. Türkiye, bölgede adil, hakkaniyetli ve uluslararası hukuk ilkelerine uygun bir deniz yetki paylaşımının ancak karşılıklı diyalog ve iyi niyet çerçevesinde mümkün olabileceğini savunmaktadır. Yunanistan’ın mevcut anlaşmazlıkları göz ardı eden ve Türk tarafının haklarını ihlal eden tek yanlı tasarrufları, iddiaları ve açıklamaları kabul edilemez. Bu açıklamalar ülkemiz açısından hiçbir hukuki sonuç doğurmamaktadır” şeklinde bir açıklama yaparak Yunanistan’ın yayınladığı haritaya tepki göstermiştir.
Benzer şekilde pek çok gazete ve TV de konuyla ilgili yayın yaparak Yunanistan’ı eleştirmiş ve Yunanistan’ın yaptığının iyi komşuluk ilkesiyle bağdaşmadığı vurgulanmıştır.
Özellikle Türkiye ile Yunanistan arasında son dönemde yumuşayan ilişkiler ve başlatılan istişare süreçleri nedeniyle, Yunanistan’ın yayınladığı bu tek taraflı haritanın ilişkilerin bozulmasına yol açabilecek evsafta olduğu ve tam ilişkiler düzeliyor derken böyle bir hamlenin hiç de iyi niyetli olmadığına dair eleştiriler göze çarpmıştır.
Aslında bu eleştirilerin çoğunun haklılık payı varken bir kısmının ise eksik bilgilendirmeden kaynaklandığı görülmüştür. Zira deniz mekânsal planının ne olduğu veya ne işe yaradığı bilinmeden otomatik bir refleks gösterilmiş ve sanki Yunanistan’ın yayınladığı haritanın hukuki olarak bağlayıcılığı varmış gibi hava yaratılmıştır.
Bu nedenle, Yunanistan’ın yayınladığı deniz mekânsal planlamasının ne anlama geldiğinin, hukuki olarak bağlayıcılığının olup olmadığının ve bu belgenin Türkiye için ne ifade ettiğinin açıklanmasının faydalı olacağı değerlendirilmektedir.
Öncelikle deniz mekânsal planlamasının ne demek olduğuna ve Yunanistan’ın niye böyle bir belge hazırladığına bakalım…
Deniz mekânsal planlaması (Maritime Spatial Planning veya kısaca MSP); okyanus ve denizlerin kullanımını tutarlı bir şekilde yönetmek ve insan faaliyetlerinin verimli, güvenli ve sürdürülebilir bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak için kullanılan bir araçtır. Yani bahse konu sulardaki ekolojik ve sosyal hedeflere ulaşmak için deniz alanlarındaki insan faaliyetlerinin mekânsal ve zamansal dağılımını analiz eden, hangi faaliyetlerin nerede yapıldığını gösteren ve bölgeleri taksim eden ve bu sayede kalkınma talepleriyle çevreyi koruma ihtiyacı arasındaki dengeyi kuran, sosyal ve ekonomik girdilerle sonuçların planlı, sürekli ve şeffaf bir şekilde sunulduğu bir süreç yönetimidir. Bu itibarla deniz mekânsal planlamasının bir amaç olmadığı, bilakis deniz alanları ile bu alanların kullanımı arasındaki etkileşimin oluşturulmasını sağlayan bir yöntem olduğu söylenebilir.
Peki Yunanistan böyle bir belgeyi ve haritayı niye yayınlama ihtiyacı hissetti?
Malumunuz Yunanistan Avrupa Birliği’nin üyesi olan bir ülkedir. Avrupa Birliği’nin 2014 yılında yayınladığı “Deniz Mekânsal Planlama Direktifi (2014/89/EU)” gereği, üye devletlerin ulusal deniz mekânsal planlarını hazırlayarak AB’nin ilgili birimlerine sunmaları gerekiyordu. Ancak Yunanistan değişik gerekçelerle şimdiye kadar bu planı hazırlayamamıştı.
AB’den gelen eleştiriler ve artan baskılar neticesinde Yunan hükûmetinin yetkilendirdiği dışişleri, çevre ve enerji bakanlıkları, deniz mekânsal planını ve beraberindeki haritayı tamamlayarak AB’ye sunmuşlardır. AB, üye devletlerden gelen bu planları toplayarak birliğin deniz alanlarındaki çevresel etkileri ölçmek ve gerekli koruyucu tedbirleri planlayıp uygulamak istemektedir. İşte bu nedenle her üye devletin kendi ulusal planını hazırlaması istenmiş ve toplanan bu planlar sayesinde ortak bir plan oluşturulması hedeflenmiştir.
Madem Yunanistan’ın yayınladığı deniz mekânsal planı AB müktesebatı kapsamında hazırlanan ve uluslararası hukuk bağlamında herhangi bir bağlayıcılığı olmayan bir belge ise Türkiye, hem resmî hem de gayriresmî olarak neden böyle bir reaksiyon göstermiştir?
Bu sorunun cevabı da yayınlanan haritadaki detaylarda gizli. Aslında deniz mekânsal planları ülkelerin deniz yetki alanlarını veya kıta sahanlıklarını göstermemektedir. Ancak Yunanistan’ın yayınladığı haritada deniz mekânsal planının dış sınırı, özellikle Adalar Denizi’nde Türkiye’nin ileri sürdüğü deniz yetki alanlarını ve kıta sahanlığını ihlal etmektedir. Bu itibarla Yunanistan’ın daha önce siparişle hazırlattığı ama AB dışında hiç kimsenin itibar etmediği Sevilla haritasını çağrıştıran bu yeni deniz mekânsal planı haritası da tıpkı Sevilla haritası gibi yok sayılmıştır.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Giorgos Gerapetritis, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada haritanın “jeopolitik değil, teknik yükümlülük” olduğunu vurgulayarak Yunanistan ile Türkiye arasındaki diyaloğu sürdürmek istediklerini belirtmiş ve “hiçbir komşu ülke ile düşmanca ilişkiler peşinde değiliz” diyerek deniz mekânsal planının art niyetli olmadığını anlatmaya çalışmıştır.
Yunan bakanın bu şekilde açıklamasına rağmen haritada Meis adasına uluslararası hukuka aykırı bir şekilde kıta sahası tanımlanmaya çalışıldığı ve Yunanistan’ın Mısır, İsrail ve GKRY ile imzaladığı münhasır ekonomik bölge (MEB) anlaşmalarına istinaden belirlenen sözde deniz yetki alanlarının, deniz mekânsal planı dış sınırı olarak gösterildiği dikkatlerden kaçmamıştır.
Peki bu sınırlar bizim için ne ifade etmektedir?
Hatırlanacağı üzere Türkiye, 2019 yılında Libya ile deniz yetki alanlarının sınırlandırılması ve münhasır ekonomik bölge anlaşması imzalamıştı. Yunanistan ise bu anlaşmayı yok saydığı gibi 2020 yılında Mısır ile imzaladığı korsan münhasır ekonomik bölge anlaşmasıyla Türkiye’nin açıkladığı MEB sınırlarını da ihlal etmiştir.
Yunanistan benzer şekilde Türkiye’nin Mavi Vatan doktrininde belirtilen sınırlara da itiraz etmiş ve AB üyeliğini de araçsallaştırarak AB’nin Türkiye’ye Mavi Vatan iddiasından vazgeçmesi için baskı yapmasını sağlamaya çalışmıştır. Bununla yetinmeyen Yunanistan, İsrail ile de yakın angajmana girmiş ve İsrail üzerinden ABD’yi yanına çekerek Türkiye üzerindeki baskıyı artırmaya ve Türkiye’yi kıyılarına hapsetmeye çalışmıştır.
Hâl böyle olunca Türkiye de Yunanistan’ın tek taraflı olarak hazırladığı bu deniz mekânsal planı haritasına itiraz etmiş ve yok hükmünde olduğunu açıklamıştır. Hatta Yunanistan tarafından yayınlanan haritanın hemen ardından, Ankara Üniversitesi Deniz Hukuku Araştırma Merkezi (DEHUKAM) tarafından çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarıyla, bazı özel sektör temsilcileriyle iş birliği içerisinde Türkiye’nin gayriresmî ilk deniz mekânsal planı haritası hazırlanarak erişime sunulmuştur.
DEHUKAM’ın hazırladığı harita resmî olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin pozisyonunu temsil etmese de harita kapsamında hem Türkiye’nin imzaladığı uluslararası anlaşmalar hem de Mavi Vatan sınırları esas alınmıştır. DEHUKAM’ın hazırladığı haritanın en ayırt edici özelliği ise Yunanistan’ın tamamen hukuki temelden yoksun ve maksimalist bir yaklaşımla hazırladığı haritanın aksine uluslararası hukuka uygun olarak Adalar Denizi için ortay hattın çizilmiş olmasıdır.
DEHUKAM’ın tamamen bilimsel yöntemlerle ve objektif olarak hazırladığı akademik çalışmanın Türkiye’nin resmî olarak hazırlayacağı deniz mekânsal planına da referans oluşturması beklenmekte olup bu konudaki çalışmanın da kısa sürede tamamlanacağı tahmin edilmektedir.
Görüldüğü üzere Yunanistan’ın AB yükümlülükleri kapsamında hazırladığı deniz mekânsal planı, her ne kadar hukuki bağlayıcılığı olmasa da Türkiye’nin bu konudaki çalışmalarına da dinamizm getirmiş ve yıllardır sürdürülen çalışmaların ilk meyvesini vermesine vesile olmuştur.
Bu gelişmelerin üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizdeki denizcilik sektörünün hak ettiği yere ulaşmasına ve daha fazla denizci bir millet olmamıza katkı sağlamasını umuyorum.
Öyleyse bu haftaki yazımızı Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa’nın şu veciz sözüyle bitirelim ki hedefimize ulaşmak için bizi motive etsin.
“Denizlere hâkim olan cihana hâkim olur”