15 Mart 2025 akşamı ajanslara düşen, ABD’nin Kızıldeniz’deki Harry S. Truman uçak gemisinden kalkan F-18 uçaklarıyla Yemen’deki Husilere ait hedefleri vurduğuna dair haber, bir süredir uzak kaldığımız Yemen, Husiler, Kızıldeniz ve deniz ticaret yolları tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.
Trump konuyla ilgili olarak Truth Social hesabından yaptığı açıklamada, “Birleşik Devletler ordusuna Yemen'deki Husi teröristlere karşı kararlı ve güçlü bir askerîharekât başlatma emri verdim.” dedikten sonra, Husilerin ABD gemilerine saldırdığını ve Kızıldeniz’i deniz ticaretine kapatarak seyrüsefer güvenliğine zarar verdiğini söyleyerek bundan sonra Husilerin hiçbir Amerikan gemisine saldıramayacağını söylemiştir.
Devamında ise “Zamanınız doldu ve saldırılarınız bugünden itibaren durmalıdır. Eğer durmazlarsa daha önce hiç görmediğiniz bir cehennem, üzerinize yağacak!” diyerek Husilere gözdağı veren Trump, fırsattan istifade İran’a da mesaj vermeyi unutmamıştır. İran’a yönelik olarak da “Husi teröristlere verilen destek derhâl sona erdirilmelidir! Amerikan halkını, başkanlık tarihinin en büyük yetkilerinden birini alan başkanlarını ya da dünya çapındaki nakliye yollarını tehdit etmeyin. Bunu yaparsanız dikkatli olun, çünkü Amerika sizi tamamen sorumlu tutacaktır ve bu konuda hiç de nazik olmayacağız!” diyen Trump, böylelikle tek mesajda hem Husilere hem de İran’a ayar vermiştir!
Trump’ı takip edenler hatırlayacaktır, benzer içerikli mesajları Hamas için de paylaşmıştı. Hatta ilk mesajını henüz başkanlık koltuğuna oturmadan paylaşmış ve Hamas’ın, kendisi göreve başlamadan elindeki tüm rehineleri serbest bırakmasını istemiş; aksi takdirde Gazze’yi cehenneme çevireceğini söylemişti. Fakat Hamas Trump’ın mesajını umursamamış ve rehinelerin serbest bırakılması için ateşkesi şart koşmuştu.
Gazze’de 19 Ocak’ta başlayan ateşkesin ilk aşamasında, Hamas’ın rehineleri serbest bırakırken podyum kurmasını kendine yediremeyen İsrail’in, anlaşmanın koşullarını ihlal ederek Filistinli tutukluları serbest bırakmaması üzerine Hamas da rehine takasını askıya aldığını açıkladığında, Trump’tan benzer içerikli bir mesaj daha gelmişti. O zaman da Hamas’ı tehdit eden Trump, gün ve saat vererek tüm rehinlerin serbest bırakılmasını istemiş, eğer bütün rehineler bırakılmazsa kıyametin kopacağını söylemişti.
Ne tesadüf ki Hamas o sefer de Trump’ın tehditlerini kale almamış ve İsrail’in Filistinli tutukluları serbest bırakması üzerine daha önce belirlenen sayıda rehineyi serbest bırakmıştı. Yani Trump’ın bu gibi tehditlerine bölge aktörlerinin karnı toktur.
Aslına bakarsanız Husiler olarak bilenen Ensarullah hareketinin lideri Abdulmelik el-Husi de ABD’nin saldırısından sonra yaptığı açıklamada, “ABD saldırganlığı başarısız olmuştur ve Gazze'ye verdiğimiz destekten geri adım atmamız için bize baskı yaparak hedeflerine ulaşamayacaktır. Çözüm Gazze üzerindeki kuşatmanın kaldırılması ve yardımların Filistin halkına ulaşmasına izin verilmesidir.” diyerek Trump’ın tehditlerine pabuç bırakmayacaklarını göstermiştir. Üstelik, bundan sonra Amerikan savaş gemilerinin Kızıldeniz’den geçmeleri yasaklanmıştır, diyerek tehdide tehditle karşılık vermiştir.
Hatta bu sözlerden kısa bir süre sonra kendilerine yönelik saldırıda kullanılan uçak gemisine 18 füze ile saldırı gerçekleştirdiklerini duyurmuştur. Yani Yemen’de düşmeye yüz tutan ateş Trump eliyle yeniden harlanmıştır.
O zaman yaşanan bu gelişmeler üzerine şunu sormamız kadar doğal bir şey olamaz.
Eğer Husiler Trump’ın mesajında belirttiği gibi Gazze’yi desteklemekten, İsrail’e saldırmaktan ve Kızıldeniz’i İsrail ve Amerikan gemilerine kapatmaktan vazgeçmeyecekse, Trump durup dururken niye Husilere saldırı emri verdi?
Öyle ya, ABD öncülüğündeki Refah Muhafızı deniz gücü Aralık 2023’te kurulmuş ve aradan geçen süre içerisinde buradaki gemilerden Yemen’e saldırılar gerçekleştirilmiş, hatta İsrail bile Tel Aviv’e düşen füzelerden sonra Yemen’e hava saldırısı gerçekleştirmişti. Ancak Husiler söylem ve eylemlerinden bir santim bile geri adım atmamıştı. Daha sonra ise bölgeye kısmi bir sükûnet hâkim olmuş, Husilerin gemilere yönelik saldırıları duyulmamaya başlamıştı.
Sonra hepimizin malumu olduğu üzere Trump yeniden sahneye çıktı. Ukrayna ve Gazze’deki savaşı bitireceği, dünyaya barışı getireceği vaadiyle seçim kazanan Trump’ın iki aylık karnesine baktığımızda ise maalesef bu konularda bırakın başarılı olmayı, kılını bile kıpırdatmadığını görüyoruz. Ukrayna ateşkesini maden anlaşmasına indirgeyen ve Beyaz Saray’da ağırladığı Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’yi diplomatik teamüllere ve nezaket kurallarına aykırı bir şekilde başkan yardımcısı Vance ile birlikte azarlayıp sonra da kovan Trump’ın Gazze’deki barıştan kastının da Gazze’yi boşaltıp orayı Orta Doğu’nun Rivyerası olarak yeniden inşa etmek olduğu anlaşılmıştır.
Yemen’e yönelik saldırı emri de Trump’ın savaşları bitirme misyonunun son halkası olmuştur.
Hele bir de bu emri muzaffer bir başkumandan edasıyla paylaşması ve akabinde de saldırıyı operasyon odasından değil de golf oynadığı yerden takip ettiğine dair bir fotoğraf paylaşması, Trump’ın ne kadar “ciddi” bir devlet adamı olduğunu bir kere daha göstermiştir.
Peki Trump’ın bu hamlesinin sebebi veya sebepleri ne olabilir?
Muhtemel sebeplere geçmeden önce ufak bir bilgi notu paylaşalım. Husiler, Biden’ın başkan olduğu Ocak 2021 döneminde “yabancı terörist örgüt” listesindençıkarılmıştı. Ancak Trump, devir teslim töreninde verdiği sözü tutarak 22 Ocak 2025 tarihinde Husileri yeniden bu listeye alma emrini imzalamıştır. Yani Husiler ABD için bu tarihten itibaren meşru bir hedef hâline gelmiştir.
Gelelim bu saldırı emrinin sebeplerine;
İlk olarak; bu saldırı kısa bir süre için bile olsa Ukrayna ve Gazze’deki durumun üzerini örtmüştür. Ukrayna’da ateşkese dair bir ilerleme olmazken Gazze’deki ateşkes İsrail tarafından ihlal edilmiştir. Hâlihazırdaki saldırısızlık hâli ise tamamen İsrail’in keyfiyetine bağlıdır. Trump’ın özel temsilcisi Wittkoff, ara buluculuk yaptığı ateşkesin ikinci aşamasına geçmeyen İsrail’e toz kondurmazken Hamas’a sadece rehine takasını öngören ama İsrail’in Gazze’den çekilmesini içermeyen yeni bir anlaşmayı empoze etmeye çalışmaktadır. Ama biz bunları konuşmak yerine ABD’nin Husilere saldırısını konuşuyoruz maalesef.
İkinci olarak; Husilerin Kızıldeniz’i tutmalarından dolayı İsrail gerçekten büyük bir sıkıntı yaşamaktadır ve bunun daha fazla devam etmemesi için bir de Trump’ın olaya el atması istenmiş olabilir. Yani Biden dönemindeki saldırılarda geri adım atmayan Husilerin belki Trump’tan korkabileceği düşünülmüş olabilir. Yani bir nevi güç gösterisi yapılmak istenmiştir.
Üçüncüsü ise; Trump’ın ABD’nin “yeni kralı” olarak dünya deniz ticaret yollarını güvence altına alıp kendini ispat etme arayışında olma ihtimalidir. Trump’ın şov yapmayı; ben yaptım, ben başardım demeyi ne kadar sevdiği hesaba katılınca bu ihtimalin de küçümsenmemesi gerekir diye düşünüyorum.
Dördüncüsü, Trump’ın ziyaretinde 1 trilyon dolarlık bir sipariş vereceği duyurulan Suudi Arabistan’ın, Trump’tan Husilerin ortadan kaldırılmasını istemiş olabileceğine yönelik ihtimaldir. Nihayetinde Suudi Arabistan Husilerden hiç haz etmemektedir ve Mart 2015’te başlayan müdahaleye rağmen Husileri ortadan kaldırılamadığı gibi Suudi Arabistan’ın karizması da çizilmiştir. Dolayısıyla Trump’a para musluklarını açan Suud’un bu kadarcık küçük bir şey istemesi normal karşılanmalıdır.
Beşinci ve son ihtimal ise, ABD ve İsrail tarafından önümüzdeki aylarda İran’ın nükleer tesislerine yönelik yapılacak muhtemel bir saldırı öncesinde, İran’ın bölgedeki vekillerinden ayakta kalan son aktör olan Husilerin kapasitesinin de tıpkı Hizbullah ve Haşdi Şabi gibi iyice kırpılması ve İran’ın misilleme yapamayacak hâle getirilmesinin arzu edilmiş olmasıdır.
Bu saldırının sebebi her ne olursa olsun hiç kimseye fayda sağlamayacağı, aksine bölgedeki gerginliği daha da artıracağı ortadadır. Bunun belki de tek faydası ise Trump’ın dünyadaki savaşları bitireceği ve barışı getireceğine dair yalanlarının ifşa olmasını sağlamasıdır.