Amerika Başkanı Filistin’in başkenti Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ettikten sonra şimdi de Suriye’nin Golan Tepelerini İsrail’e hediye ediyor. Ağa sanki babasının tapulu mülkü gibi tapu dağıtıyor.  Kimin malını kime veriyorsun bre gafil… Olacak iş değil dünyanın gözü önünde hak, hukuk, insanlık ayaklar altında.

Bir de, bu hayâsız için tören düzenlemişler, kameralara garip pozlar veriyorlar. Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern 50 kişinin katili canavarın adını anmayacağını ifade ederek güzel bir gelenek başlattı. Bende bu insanlık katillerinin adını anmayacağım.

Garip bir gösteri yapılarak insanlığa gözdağı veriliyor. İnsanlık alenen tehdit ediliyor.

Gösteri evlere şenlik, üçüncü sınıf maymunlar tiyatrosu. Küçük bir masa, arkasında üç beş tane semiz figüran yaptıkları eşkıyalığın heyecanı içerisindeler. Tuhaf jest ve mimiklerle, gövdesinden daha küçük masaya oturan adam elindeki kara kaplı dosyayı imzalıyor. Sonra imza attığı kalemi seçim kazandırır edasıyla katile veriyor. O da mahcup edayla kaptığı kalemi nereye sokacağını bilememenin sinsiliğiyle şaşkın. Önceden bu detaylar üzerinde çalıştırılmadığı belli oluyor. Sahnenin bu bölümlerinde fazla doğaçlama söz konusu. Daha önce de bazı Müslüman ülkelerin vatandaşlarını ülkeye sokmamak için benzer bir sahnede oynadığı için tecrübeli görünüyor.

Bu trajikomik sahne ile insanlığa şu mesaj veriliyor; dünyayı biz yönetiyoruz. Herkes haddini bilecek. Tiyatromuz rezalet biliyoruz ama işinize gelirse… Güç bizde… Birleşmiş Milletler vs. kurumlarda ne oluyor. Kafamızı kızdırmayın çıkarız oradan da kabak gibi ortada kalırsınız. Tıpkı UNESCO’dan çıktığımız gibi. Kapatırız Birleşmiş Milletler yurdunu göndeririz talebelerinizi evine. Zaten son zamanlarda pek fazla sözümüzü dinlemiyorlar, kararlarımızı onaylamıyorlar.

Bu trajikomik tiyatronun isimlerinin anons edilmesini istemeyen destekçileri var. Suudi prensi, Abu Dabi şeyhi ve daha niceleri… Tiyatroya gelmiş, oyunu seyrederek memnuniyetsizliğini yanındakine fısıldayarak ifade eden AB ülkeleri de seyirci koltuklarında ön sıralarda yerini almış durumdalar. Adeta şöyle diyorlar: “Başrolde oynayan kötü adam işleri parça parça yaparak bizi yoruyor.” O kara kaplı dosyaya Filistin’in tamamını, Suriye’yi, Irak’ı, Afganistan’ı ekleyip işi bir seferde bitirse olmaz mı? Bizi sürekli okyanus ötesine gelmek zorunda bırakıyor. Zaten kriz var uçak biletinin yanı sıra tiyatronun bedelini ödemekte zorlanıyoruz.

Peki, dünyanın geri kalanı ne yapıyor bu durumda. Onlar tiyatroya maddi imkânlarının yetersizliği nedeniyle gelemedikleri için oyunu televizyonlardan izliyorlar. Kendi kendilerine bu berbat oyunu seyretmek zorunda mıyız diye içleri burkuluyor ama çaktırmıyorlar. Çünkü seyirciler arasında çok sayıda başrol oyuncusu ve yardımcısının adamları bulunuyor. Ne olur ne olmaz bir haberleri olursa seyirci koltuğumuzda elden gider. En iyisi biz sadece iç sıkıntısı ile yetinelim.

Anladın mı beyaz adam, siyah adam ve ötekiler; Müslümanlar, Yahudiler, Hristiyanlar, Budistler… Çare sende, sağa sol sarkmak yerine kendine gelsen ne olur! İnan, bu tiyatroya bir son versen dünya daha iyi bir yer olacak. Beraber yaşamak istemeyen kovboy ve yandaşları dağlara çekilmek istiyor ona fırsat tanısan hepimiz rahat edeceğiz. Dünya herkesin kültürünü, medeniyetini yaşayacak kadar geniş. Birleşmiş Milletler gibi gerçek ortaklığa ve adalete dayalı kurumları hep beraber yeniden kuralım. Gelin hep beraber bu eşkıya düzenine son verelim ve adaletli bir dünya düzeni kuralım. Kötüler kaybetsin iyiler kazansın.