Milli Eğitim Bakanlığı’nın Antalya’da düzenlediği Eğitimden Üretime Sektörle İşbirliği Toplantısı’na 1000’e yakın katılımcı davetli idi. Birçok başlıkta mesleki eğitim konusu tartışıldı. Prof. Dr. Oğuz Borat hocanın başkanlığında organize edilen programa eğitimcilerin yanı sıra işadamları, sendikacılar, gazeteciler, akademisyenler katıldı. Bu toplantıda gündeme gelen bazı konuları kendi görüşlerimi de ekleyerek sizinle paylaşmak istiyorum.

Mesleki eğitim ülkemizin kanayan yarası. 28 Şubat döneminde imam hatip liselerinin önünü keselim diye mesleki eğitim için getirilen katsayı farkı mesleki eğitimi bitirdi. Okulların sayıları hızla azalırken, hiç bir okula gidemeyen çocukların tercih ettiği okullar haline geldi. O dönem bu duruma ses çıkarmayan çevreler sonra mesleki eğitimin memleket meselesi olduğunu belirterek kampanyalar düzenlediler.

Toplantıya seçilen başlık çok anlamlı: Eğitimden Üretime Sektörle İşbirliği. Bütün mesele burada düğümleniyor; işadamı nitelikli elman arıyor, okullardan mezun olan gençler iş arıyor. İki taraf da durumdan şikâyetçi: İş adamı çalıştıracak donanımlı, ehliyetli elaman bulamamaktan, gençler ise mezun oldukları alanla ilgili iş bulamamaktan şikâyet ediyor.

Meslek okullarımız sanayiin istediği kalitede eleman yetiştiremediği için işyerleri tarafından tercih edilmiyor. Bu durumda Suriyeli, Romanyalı kaçak elemanlar devreye giriyor. Çıraklık, kalfalık gerektiren bazı meslek erbabı hiç elaman bulamıyor. 12 yıl kesintisiz eğitim yapılınca, liseden sonra bir genci çırak olarak eğitmek mümkün olmuyor. Nitekim İstinye’de berberlik yapan bir akrabam bölgede 10 adet dükkân bulunduğunu, ancak 2 dükkânda çırak olduğunu söyledi. Çıraklık eğitiminin ilköğretim sonrası zorunlu eğitim kapsamına alınmasının işi çözeceğini ifade ediyor. Bana göre bu yaş bile geç. Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri bu konuda bir çalışma yapıldığını açıkladılar.

Toplantıda konuşulan başlıklardan birisi de ahilik idi. Ahilik mesleki eğitim için ideal çözüm örneklerinden. Birçok toplantıda gündeme geliyor, ancak genelde nostaljik bir söylem olmaktan öteye gitmiyor. Zaten günümüz dünyasında kurumu aynen alıp uygulamak mümkün değil. Ahiliğin temel prensiplerini alarak yeni bir kurum meydana getirmeliyiz. Böylece değerlerimize dayalı bir mesleki eğitim modeli ortaya çıkarabiliriz.

Mesleki eğitimin önündeki engellerden bir tanesi de akademik eğitimin çok fazla önemsenmesi. Herkes çocuğunun filozof olmasını, alim olmasını bekliyor. Bu durum hem mesleki eğitimi baltalıyor, hem de çok sayıda üniversite mezunun işsiz olmasına sebebiyet veriyor. Diplomanın sosyal statü aracı olması, askerlik gibi bazı avantajlar sağlaması da meselenin çözümünü engelliyor.

Teknolojinin hızlı gelişimi mesleklerin değişim ve dönüşümüne vesile oluyor. Biz bir taraftan meslekleri tanımlamayı sürdürürken diğer taraftan birçok meslek hızlı bir şekilde hayatımızdan çekiliyor. Mesleki eğitimde arayışları sürdürürken bu durumu da göz önüne almalıyız.

Mesleki eğitimde okul sektör işlerliği de elzem konuların başında geliyor. Meslek okullarının yönetiminde mutlaka sivil toplum kuruluşlarının ve meslek örgütlerinin katılımıyla yeni bir bir okul modeline geçilmeli.

Sanayi 4.0’ın konuşulduğu dünyada çağı yakalamak için her alanda olduğu gibi mesleki eğitimde de hızlı, kararlı adımlar atmak mecburiyetindeyiz.

Sözü meslek erbabının bir şikâyetiyle bitirelim. İş dünyası sürekli meslek liselerinden ve meslek yüksekokulu mezunlarından ara eleman diye söz ediyor. Bu insanlar ara eleman değil, ana eleman, aranan elemanlardır unutmayalım!