Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nin düzenlediği IV. Uluslararası İletişim Sempozyumu’nun konusu “Dijital Çağda Dezenformasyon”. Bu sempozyumda sunacağım tebliğ için çok sayıda okuma yaptım. Bir kez daha gördüm ki yaşadığımız coğrafya uzun zamandır yalan haberlerin yönlendirmesiyle korkunç olaylara şahit olmuş. Aslında bu acımasız hain saldırıların son 50 yılını yakından biliyor ve takip ediyorum. Ancak hafıza-i beşer nisyan ile malul, insan unutuyor… Tekrar toplu bir okuma yapınca tehlikenin vahametini bir kez daha anladım ve irkildim. Irak, Suriye, Yemen, Lübnan, Libya, Afganistan, Filistin… Ve daha nice İslam ülkesinde yaşanan acıların tarifi yok.
Peki bu ülkelerde yaşanan çilelerin merkezinde kim var? Bütün yollar Amerika Birleşik Devletleri’ne çıkıyor. Fiilî işgalden önce medya aracılığıyla bu ülkelerde liderler hain ilan ediliyor, suni terör örgütleri kuruluyor, kitle imha silahları gibi daha aklınıza gelmeyecek asparagaslar ve dezenformasyonlar manşetlerde, ana haber bültenlerinde yerini alıyor. Orta Doğu’da Körfez Savaşı ile trafik hızlanıyor. Irak’ın Kuveyt’i işgali bu işin tuzu biberi oluyor. Amerikan televizyonları savaşı canlı yayın olarak veriyor. İstedikleri görüntülerle istedikleri kadar dünya kamuoyunu bilgilendiriyorlar. Irak askerlerinin bir hastanede küvözde bulunan 312 çocuğu yere atarak ölüme terk ettikleri haberini dünyaya yayıyorlar. Bir de meşhur petrole bürünmüş karabatak kuşlarının dramı, daha yürekler acısı bir manzara arz ediyor. Sözde Irak uçakları petrol tesislerini bombaladığı için karabatakların öldüğü haberini günlerce servis ettiler. Savaştan sonra ortaya çıktı ki bu görüntüler Kanada sahillerinde batan bir petrol gemisinden sızan petrol sonucunda zarar gören kuşlara ait.
Bu yalan haberlerin yayılmasında Amerikan televizyonları başı çekerken Batı kanalları da onları tekrarlayarak aynı suçu işlediler. 11 Eylül 2001 yılında vurulan Dünya Ticaret Merkezi binalarının faturası Irak’a, Afganistan’a kesildi. Olayın nasıl gerçekleştirildiği, kimler tarafından yönetildiği bütün detaylarıyla henüz ortaya çıkmadı. Bu konuyla ilgili Michael Moore’un hazırladığı belgeselleri seyredebilirsiniz. Amerika bu olayı bahane ederek Saddam Hüseyin’in El-Kaide ile iş birliği yaptığı ve elinde kitle imha silahları bulunduğu için Irak’a saldırdı. Daha nice yalan haberle dünya kamuoyu meşgul edilirken yüz binlerce insan katledildi. Bütün bu olup bitenler en çok CNN televizyonu tarafından dünyaya özgür gazetecilik adına duyuruluyordu! Önce Ruslar tarafından sonra da Amerikalılar tarafından işgal edilen Afganistan’da yaşanan vahşetin adını koymak mümkün değil. Önce Hollywood, Rambo’yu Afganistan’ı Ruslardan kurtarsın diye gönderdi sonra Rambo’nun peşinden kendileri gitti.
Filistin Gazze’de, İsrail vahşetini görünce bir kez daha anladık ki Amerika da Amerikalıların değilmiş. Yönetimi, medyası, akademisi siyonistler tarafından işgal edilmiş… Amerikan medyasının Gazze’de yaşanan katliam haberlerini nasıl sansürlediğine şahit olduk. Az sayıda yürekli ses buna itiraz edince sinemadan, medyadan dışlandılar. Siyonistlerin elindeki Amerikan medyası yine karabatak haberleri yapacaktı ki bu defa yine özel şirketler vasıtasıyla ellerinde tuttukları sosyal medya duvarına tosladılar. Sosyal medya gafletinden uyanınca sansürleme, manipülasyon, dezenformasyon gibi hilelerle olayı yönetmeye çalıştılar ama bu defa hakkaniyetin ve mazlumun sesi yüreklere dokundu, vicdanlara ulaştı…