Müslümanlar küresel ölçekli bir saldırının varlığını iliklerine kadar hissediyor.

Bu algıyı güçlendirecek yeni bir açıklama geldi Batı’dan İslam dünyasına…

PAPA NE DEMEK İSTEDİ?

Papa Francis, “İslam’la diyaloğumuz iyi gidiyor. Bizim kutsal metinlerimiz için yaptığımız gibi onların da Kuran üzerine eleştirel bir çalışma yapmaları onlar için iyi olur diye düşünüyorum. Tarihsel-eleştirel bir yorumlama yöntemi, gelişmelerini sağlayacaktır” yorumunu yaptı.

Bu ne demekti?

Öncelikle Papa “biz kendimizi aştık” tavrındaki bu açıklamasıyla samimiyetsiz davranmıştır. Çünkü batıdaki eleştirel yaklaşım çalışmalarına bizzat kurumsal olarak Katolik kilisesi karşı çıkmıştır. Batının giriştiği işe Papa “dini bozuyorsunuz” diyerek izin vermemiştir ve ikiyüzlü bir tavırla kendi dini için reddettiği bir konuyu Müslümanlara “tavsiye” ediyor.

Papa aslında şunu mu demek istiyor; “Ben direndim ama olmadı. Hristiyanlık özünden koparıldı, bu çalışmalarla Protestanlık diye bir şey çıktı. Müslümanlar ise büyük ölçüde bu gibi anlayışlara direndiler. Madem Hristiyanlık diye bir şey kalmadı, Müslümanlar da bu işe girişsinler, ne dinleri ne inançları kalsın”.

YENİ OYUN: İSLAM’A KARŞI “İSLAM” İLE SAVAŞ

İslam’ı bozma çalışmaları yeni değil. Uzun tarihi arka planı ve pratikleri var. Günümüzde ortaya konan projeyi ise şöyle özetlemek mümkün; İslam’a karşı İslam ile savaş.

1.’si İslam’ın proteslanlaştırılması: FETÖ’nün yaptığı diyalog faaliyetleri gibi dinin sulandırılması, içinin boşaltılması, kullanışlı ve kullanılmaya müsait hale getirilmesi… Bu yöntem pek çok ülkede hâlihazırda pratize edilmektedir.

2.’si İslam’ın radikalize edilmesi: DAEŞ gibi örgütlerle İslam’ı terör dini, tüm Müslümanları da terörist olarak göstermek ve İslam’ı dünya kamuoyu için tercih edilecek bir alternatif olmaktan çıkarmak.

Batı mutedil, vasatı temsil eden orta yollu İslam’ı büyük tehlike olarak görüyor.

Her ne kadar Müslümanlar siyasi, ekonomik ve sosyal olarak devlet bazında tam bağımsız bir irade ortaya koyamasalar da, 57 Müslüman ülke vahdet ve birlik oluşturamasa da, Müslüman toplumlar merhamet, adalet, yardımlaşma, dayanışma kısacası insana dair en kıymetli şey olan vicdan ve iyilik nüvelerini içlerinde barındırıyorlar. Bu dinamik geleceğin Müslümanlarda olduğunu gösteren yegâne şeydir. Tarih tecrübeleri bize göstermiştir ki güce ve zulme dayanan hiçbir iktidar kalıcı olamaz.

ABD’NİN DİN ÖZGÜRLÜĞÜ RAPORU VE CEMAATLER

Her yıl yayınlanan raporda; “Hükumet Türkiye’deki tarikat ve cemaatlere yönelik resmi yasağı zorlamıyor; bu gruplar yaygın ve aktif olmayı sürdürüyor” ifadesi yer aldı. Anlaşılan ‘cemaat’ tartışmalarında ABD de birileri için ‘büyük abi’ pozisyonunda söz söylemek istedi.

Bu tartışmalar kapsamında “Cemaatler kapatılsın” diyenler var. Bu düşünceye katılmadığımı peşinen yazmak istiyorum.

Cemaatler Türkler’in iki bin yıllık tarih yolculuğu içinde Semerkant ve Buhara’dan getirdiği irfani derinliğin bu çağda ve koşullarda yeni formlarla neşv-ü nema bulduğu gruplardır. Bizi ‘biz’ yapan bir unsurdur.

Her ne kadar cemaatleri ve tasavvufu bu toprakların öz mayası olarak ifade etsek de Cemaatler uzun yıllar baskı gördü. 30’lu, 40’lı yıllar tekke ve zaviyelerin büyük baskı gördüğü zorlu yıllardı. ABD raporunda tam da devrim yasalarına işaret ederek o yıllardaki uygulamaları özlemle andığını gösteriyor.

Baskı görmüş cemaatler bitmedi, bitmezdi de… Ve önce yer altına inerek ardından yavaş yavaş alan kazanarak faaliyetlerini sürdürdüler. Ta ki; 28 Şubat’a kadar. Ardından FETÖ ihaneti cemaatlerin başında sallanan yeni bir Demokles’in kılıcı oldu.

Ve şimdi cemaatler FETÖ sonrası yeniden tartışılıyor. FETÖ’den çıkaracağımız ders ile cemaatler hep var olmalı ama alacağımız tedbirleri de bilmeliyiz.

DÖRT KRİTİK HUSUS

1.’si cemaat mensubiyeti liyakat ve ehliyetin önüne geçmemeli, işe alımlarda cemaate bağlı olmak pozitif ayrımcılık unsuru oluşturmamalı.

2.’si yukarıdaki hususun tam zıddı olarak cemaat aidiyeti işe alımlarda bir engel oluşturmamalı.

3.’sü devlet yeni bir FETÖ yapılanması ihtimaline karşı teyakkuzda olmalı. Kontrol ve denetim mekanizmasını güçlendirerek cemaatlerde şeffaflığın ana ilke olması sağlanmalı.

4.’sü Diyanet itikadı bozan cemaatlere karşı toplumumuzu uyarıcı bir işlev de kazanmalı.