Daha önce de yazdım, bu ülkede kendini ‘Devrimci Sol’ diye tanıtan [Kemalist-Apoist] ideolojinin bendeki tanımı: ‘Şeytan ruhunun insan bedenine girme halidir’

Tek hedefleri yeryüzünde ‘barış, halk, demokrasi, humanizim, yaşam’ sloganlarını kullanarak bozgunculuk yapmak; fitne ve fesat çıkarmaktır.

Bu amaç uğruna, toplumsal yaşamı düzenleyen ve nizam-ı alemi sağlayan -inanç, gelenek, örf, aile, devlet, yaradılış fıtratı, cinsiyet- her ne varsa onunla mücadele etmeyi, yok etmeyi, anlamsız kılmayı kendilerine şiar edinmişlerdir.

İnsanlığın değerlerini yok etmek ve nizamı/düzeni ve huzuru bozmak için mücadele ederken de hep eylemlerin tam tersi söylemleri kendilerine slogan edinirler.

Bakara suresinin 11 ve 12. ayetleri (11-Kendilerine: yeryüzünde bozgunculuk yapmayın denildiğinde, bizler ancak ıslah edicileriz derler. 12- Şunu biliniz ki onlar bozguncuların ta kendileridir ancak anlamazlar) onları en iyi tarif eden ilahi/mutlak doğru tanımdır.

Devrimci Sol ‘Barış’ derken aslında ‘Zafer’ demektedir. Kendi ideolojileri hakim olmadıkça barışın olmayacağına inanırlar. ‘Halk’ derken bizzat kendilerini kastetmektedirler. Onlar halkın ta kendisi, onlardan olmayan –meşru ordu/polis de olsa- silahlılar ‘Çete’ silahsızlar da ‘İşbirlikçi’dir. Onlardan olup onları sorgulayan veya beynini kullanmaya teşebbüs edenler ise ‘Ajan’dır.

Yeryüzünde bozgunculuk yapmayı kendine şiar edinen bir örgütün: Sivillerin yaşam alanı olan bir şehri savaş alanı yapması, meşru devlet güçlerine ‘Çete’ diyerek savaş açması, sivil halkı kendine canlı kalkan yapması, kabul etmeyenleri ‘İşbirlikçi’ ilan ederek öldürmesi, her sokağın başına çukur kazıp EYP döşemesi, her evin bir yerine bomba tuzağı koyup evi yıkması o örgütün ideolojisi gereği ibadetleridir.

PKK, iki ay evvel Nusaybin’de de dünyada bir örneği olmayan ‘Silahlı Özyönetim’ ilan etti ve sivillerin yaşam alanı olan şehirde Devlete savaş açtı. Her sokağa çukur kazıp bombalar koydu, her evin bir tarafına evi polisin/askerin üzerine yıkacak kadar bomba tuzakladı.

Halk PKK zulmünden (PKK zulmünden diyorum çünkü: Nusaybin ile PKK’nın kontrolünde olan Qamişlo arasında sadece bir dikenli tel var. Şayet halk Türkiye Cumhuriyeti devletinden kaçıyor olsaydı dikenli telleri atlayıp PKK’ya sığınırdı ki bir tek kişi bunu yapmadı) kaçıp şehri boşalttı.

PKK, tüm bunları yaparken aklına siviller gelmedi, yaşam hakkı gelmedi, eğitim hakkı gelmedi, can/mal ve namus güvenliği hakkı gelmedi, aklına sorumluluk gelmedi, ama kirli idelojik savaşı kaybedip kaçınca ‘2 aylık Özyönetim direnişi sonucunda Nusaybin’den BAŞARI ile çekildik; bundan sonra orada siviller var onlara bir şey olursa sorumlusu devlettir’ diye açıklama yaptı.

Tabi ‘bundan sonra olanlardan devlet sorumludur’ cümlesindeki ‘bugüne kadar olanların tüm sorumluluğu bizimdir’ gizli itirafı üzerinde durmaya gerek yok.

Ayrıca HDP ve Kandil yönetiminin haftada en az iki kez yaptıkları ‘Biz bölücü değiliz, Türkiye Barağı/Devleti ve Misak-ı Milli ile bir sorunumuz yok, bağımsız Kürdistan kurmak istemiyoruz, bizim derdimiz AKP iktidarını devirmek ve Türkye’yi gerici bir hükümetten kurtarıp demokratikleştirmek’ açıklamaları ile çukura/ölüme gönderdikleri çocuklara ‘Biz devlet kuracağız’ diyerek onları kandırması; Solun kutsalsız devrim adına her şeyi mubah görmesinin sıradanlığı içinde değerlendirilmedir.

Asıl soru şu: Başarı nedir..?

PKK, Nusaybin’de 442 çocuğu (şimdiye kadar tespit edilen sayı gömülen ve saklanan cesetler ortaya çıkınca bu sayının 700’ü geçmesi muhtemel) ‘Size devlet kuracağım’ diye kandırarak öldürtmüş; 66 güvenlik görevlisini bomba tuzakları ile şehit etmiş. Şehri yerle bir etmiş, tüm şehir halkını yerinden yurdundan edip ocağını söndürmüş.

Adem’in (as) insan olan çocukları için bu bir vahşettir, hezimettir, zulümdür, yenilgidir ama ‘Devrimci’ olan evlatları için bu bir ‘BAŞARI’dır. Çünkü şeytan ruhunun temsilcileri için bozgunculuk –kan akıtma, ölüm, yıkım, fitne, yalan- bir başarı hatta bir ibadettir.

PKK’nın ‘Görkemli direnişiyle hükümet deviren Nusaybin’ başlıklı açıklamasını, bunu haber yapan medyasını ve bu habere iman edip paylaşan tabanını psikologlara havale etmek isterdim ama bu ideolojik saplantının tedavisi olmayan bir illet olduğunu bildiğim için sadece onlara acıyorum…

Allah, insanlığı bu ideolojinin başarısından ve barışından muhafaza etsin; Kürtlere Pkk’nın bir Kürt örgütü olmadığını, bir ‘devrimci’ örgüt olduğunu anlayacak feraset versin.

Selam ve dua ile…