11 Haziran’da ABD’nin kullanışlı aparatı olan PKK’nın Suriye’nin kuzeyinde yapmayı planladığı seçim, önemli bir başlık olarak gündemimize girdi.
Seçimi yapmayı planlayan PKK’lı illegal yapının adı Rojava Özerk Yönetimi.
Plana göre sözde yedi kanton ve 105 beldede yerel seçim düzenleyecekler. PKK’lı kaynaklara göre bölgede tahmini 3 milyon kişi yaşıyor. Genel halk profiline dair yorumumu belirteceğim ve fakat not düşülmesi gereken husus, PKK’ya göre otuz siyasi partinin katılacağı sözde seçime PKK’ya muhalif Kürtlerin ve Arap aşiretlerin karşı duruyor olmaları.
Bu açıdan bakıldığında terör grubunun, birbirinin laciverdi gibi görebileceğimiz farklı isimlerdeki PKK tandanslı partilerle birlikte sözde demokratik bir resim verme çabasında olduğu görülmektedir.
“BÜYÜK İSRAİL” YOLUNDA TERÖR DEVLETİ KURMA PLANI, İŞGAL VE SEÇİM
Suriye’nin kuzeyindeki seçim ihtimali kapsamında; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları, PKK elebaşının yorumları, ABD’nin tepkisi ve arka plana bakmadan önce bölgede ne yaşanmıştı, hatırlayalım.
Esed’in baskıcı ve kendilerini yok sayan uygulamalarına karşı ayaklanan Sünni Arap ve Türkmen kitle; süreçte rejim, İran, Rusya ve ABD’nin terör örgütleri olan DEAŞ ve PKK’nın türevlerince bombalamalardan çeşitli işkencelere kadar her türlü şiddete maruz kalmalarının ardından, bölgeyi büyük oranda boşaltmak zorunda kaldı.
Bu büyük bir oyundu.
Suriye’nin kuzeyi insansızlaştırıldı.
Büyük demografik değişim planı ve toplum mühendisliği girişimi başarıyla uygulandı. Bu elbette bir savaş suçuydu ama kimin umurunda ki? Esed’in kimyasal silah kullanmasının bile yaptırımının olmadığı bir zaman diliminde neyi konuşuyoruz?
Peki sonrasında ne oldu? Nüfusun boşalttığı alanları PKK yanlıları doldurdu.
Coğrafya yeniden dizayn edilirken ikinci aşamada yereldeki isimler değiştirildi. Mesela asırlarca adı Ayn el-Arab olan yerleşim yerinin adı Kobani ilan edildi.
ABD, PKK’ya ordu kurdu.
Ordusu olan ve suni, yapma/kurgu bir nüfusa sahip işgal alanlarından bahsediyoruz.
PKK, YPG ve PYD adıyla Suriye’nin kuzeyinde devletçilik oynuyor ve vergi topluyor.
Gelinen aşamada seçim planıyla son vuruşa hazırlanıyorlar.
Ardından gelecek hamle ise ‘teröristan’ı ilan etmek olacaktır. En nihai hedef ise sözde ütopik PKK devletinin İsrail ile birleşmesi idealidir. Her şey ‘Büyük İsrail’ için.
Bugüne dönelim tekrar.
SURİYE’DE PKK SEÇİM DÜZENLERKEN TÜRKİYE NE YAPACAK?
Sözde seçim gündemine dair Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan net konuştu.
Erdoğan, "Türkiye, güney sınırlarının hemen ötesinde Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyinde bölücü örgütünün bir 'teröristan' kurmasına asla izin vermeyecektir. Oldubittiler karşısında daha evvel ne yapılması gerekiyorsa onu yaptık, aynı durumla karşılaşmamız hâlinde harekete geçmekten yine çekinmeyiz." dedi.
Savunma Bakanı Yaşar Güler ise "Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden sözde seçim çalışmaları bölgedeki barış ve huzuru olumsuz etkileyecektir. Ulusal güvenliğimize ve komşularımızın toprak bütünlüğüne zarar verecek hiçbir oldubittiye izin vermeyeceğiz." İfadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “harekete geçmekten çekinmeyiz” derken ABD seçime gidilmemesi çağrısı yaptı.
ABD’den gelen açıklama net ifadelerle şöyle: “Suriye'de yapılacak her türlü seçim, BM Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararında da belirtildiği üzere özgür, adil, şeffaf ve kapsayıcı olmalı. Şu anda kuzeydoğu Suriye'de bu tür seçimler için gerekli koşulların mevcut olduğunu düşünmüyoruz.”
ABD bu açıklamayı yaparken seçimin şekli, zamanı ve koşullarına vurgu yapıyor. Mevzunun esas öznesi olan hususu ise saklıyor. Mesele, seçimi kimin yaptığıdır. Bir terör örgütünün bu konudaki hiçbir uygulaması kabul edilemez.
Olası ve sözde seçim; yasa dışıdır, uluslararası hukuka aykırı ve komşumuzun toprak bütünlüğünü çiğneyen bir adımdır.
Şimdi de PKK nasıl bir söylem geliştiriyor, buna bakalım.
PKK-PYD elebaşı Salih Müslim’ın basına verdiği yorum ise şöyle: “Türk devleti, seçimlerin gerçekleşmemesi için elinden geleni yapacaktır. Türkiye’nin ne yapacağı belli değildir. ABD, Türkiye’nin tepkilerinin ardından bu şekilde bir açıklama yapmış olabilir. ABD’nin açıklaması diplomatik bir söylem ve Türkiye’yi kışkırtmamak amaçlıdır. Kuzey ve Doğu Suriye, kendi koşullarına göre seçimlere gidiyor. Kimsenin desteğini almadan, kimseye danışmadan böylesi bir seçim gerçekleşiyor.”
ABD NABIZ ÖLÇÜYOR
ABD’nin açıklaması, ABD’nin olanlardan habersiz ve tarafsız olduğunu göstermiyor.
Bilakis olayları dizayn eden ana güç ABD’dir.
Seçim kartını ileri süren de “şartlar uygun değil” açıklamasını yapan da aynı kisvedir.
Dolayısıyla yaşananları bir nabız ölçme olarak değerlendirebiliriz. Hem bölge insanının hem PKK muhaliflerinin hem de Türkiye’nin nabzı ölçülüyor.
Türkiye, çok net!
Türkiye, olası bir kurgu devlete izin vermeyecek.
Bir sınır ötesi operasyon olası!
Fakat önemli olan şu; Türkiye’nin elini çabuk tutması gerekli. Bugün Erdoğan var ve Türkiye tüm kuvvetleriyle mutabık! Peki yarın ne olacak? Dolayısıyla bu işi yarına bırakmadan, güç kullanarak kökünden çözmenin vaktidir.
Ha, şunu da not düşelim. İçerdeki kayyım politikası da büyük ölçekteki terörle mücadelenin parçasıdır. Doğrudur, olması gerekendir.
İçeride ve dışarıda PKK’ya alan açmayacağız.