Bir şeyleri yanlış yapıyordum, ama neyi?

Bu soruyu defalarca kendime sorarken eşim, endokrinoloji uzmanına gitmem gerektiğini ifade ediyor, ben de bundan biraz uzak duruyordum. Sonrasında bunun benim için de iyi olacağını düşündüm. Hekim arkadaş yaptığı muayene sonucu birkaç bulgudan bahsetti ve ailesel yatkınlığın olmasının durumu tetiklediğini ifade etti. Bunların hepsini biliyordum aslında, ama başka bir hekim arkadaşın ağzından duymak durumun ciddiyetini daha da artırıyordu sanki. Bana birkaç önerisi (diyet, ilaç vs) oldu, lakin bunlarda bilmediğim şeyler değildi. Önce çok üzüldüm, ama sonra birden fark ettim ki daha yolun başındayım ve bir şeyler yapabilirdim. Problemimin kilo vermekle aşılacağına inanmıştım bir kere. Ama ne çare ki… Yaptığım bütün egzersizler kilo vermemi mümkün kılmadı. Her şey yerinde sayıyor, zaman ise akıp gidiyordu. Eşimin benim için olan endişeleri ise artık kaygı verici boyuta gelmişti. Yediğimi içtiğimi sorguluyor, dışarıda yememem noktasında sürekli telkinlerde bulunuyordu. Bense arkadaş ortamlarında dışarıda yemek yemeği seviyordum. Geceleri horluyor ve kâbuslar görüyordum. Yaklaşık böyle bir ile bir buçuk yıl geçirdim. İçimdeki ürperti iyiden iyiye kendini hissettirir olmuştu.

Ve bir yıl öncesi, yaz dönemi sıcaklar ortalığı kavuruyorken annemde kan şekeri düzensizliği, ilaçlarını düzenli kullanmasına rağmen had safhaya ulaştı. Üç aylık şeker dediğimiz Hemoglobin A1c, 12 seviyelerine dayanmıştı. Başvurulan her hekim insüline geçilmesi ile ilgili telkinlerde bulunuyordu. 30 yıllık diyabet hastası olan annem için artık olmazsa olmaz ilaç insülindi. İnsülin kullanmamak için yıllarca direnç göstermişti oysa. Bense tedavisinde insüline geçmesi için uğraşıyordum. Çok zorda olsa ikna ettim. İnsüline geçerken, kendisinden daha ziyade beni düşünerek “oğlum sen ne olacaksın” diye sordu.

Bütün anneler gibi o da evladını düşünüyordu. “Merak etme ben gencim bir şey olmaz Allah’ın izniyle” dedim, ama bu cevap onu tatmin etmemişti. Çünkü ondan daha genç yaşta bu hastalıkla karşılaşmıştım.

Aslında haklıydı. Yediğime içtiğime çok da dikkat etmiyordum. Çayda şekeri bırakmıştım ama bu yeterli değildi. Üstelik düzenli spor da yapmama rağmen..

Yanlış olan neydi? Bu problem nasıl çözülmeliydi? Araştırmaya başladım. İnsanoğlunun 100 yıl öncesine göre 5 kat fazla tükettiğini öğrenmem beni çok şaşırtmıştı. Nasıl olurda yüzyıl öncesine göre bu kadar artış olurdu. Aslında meselenin özü çok basitti. İletişim araçlarının çeşitlenmesi ve hızlanması ile beraber insan daha fazla tüketime teşvik ediliyor. Üretilen ürünler kolaylıkla satılabiliyordu. Bir de şehir hayatı yaygınlaştıkça bu ürünlerin yetişmesi için seri ve hızlı üretimlere ihtiyaç duyuluyor, sonu ve başı insan olan olaylar silsilesi kısır bir döngüye girmiş oluyordu.

Diyet programlarına hiçbir zaman inancım olmadı, çünkü kısa süreli diyetlerden ziyade alışkanlıkların değiştirilmesine ihtiyaç vardı. Bu ise en zor olan kısımdı.

Devam edecek…