Son gelişmeler bir defa daha gösterdi ki; ne zaman Türkiye bir nefes alma çabası içine girse birileri ağzını kapatmaya, nefessiz ve takatsiz bırakmaya çalışıyor.

Kayseri’de fitili ateşlenen fitne ateşi, hiç zaman kaybetmeden Suriye’nin kuzeyine fırlatıldı ve eş zamanlı olarak bir kaos üretilmek istendi.

Ne bu milletin tarihiyle ne de inançlarıyla asla bağdaşmayacak bir ırkçılıkla, Arap-Türk düşmanlığı tezgâhında Suriyeli göçmenlere karşı bir nefret üretilmek istendi.

Avrupa’nın göçmen politikalarına karşı her zaman iftiharla savunduğumuz yüce gönüllülüğümüze de çok büyük bir haksızlıktı bu.

Bütün bunların zamanlaması da hiç şaşırtıcı olmadı bizler için.

Zira Suriyeli göçmenlerin insani ve onurlu şekilde geri dönebilmelerinin de yolunu açabilecek görüşmeler hız kazandı bugünlerde.

Mossad’ın yaptığı paylaşımlarında gösterdiği yerden bakıldığında çok belli ki PKK ve ABD’nin de dâhil olduğu bu görüşmelerden, sözde seçimle kurdurulmak istenen “teröristan” girişimi sebebiyle ciddi anlamda rahatsızlık duyanlar var.

Dolayısıyla bu görüşmeleri sabote etmek ve böylece Suriye rejimi ile yapılan görüşmeleri kadük bırakmak istiyorlar.

Kayseri’de yaşananların ne olduğu elbette her geçen saatte biraz daha aydınlandı ve olayın arkasından çok komplike, organize bir yapı çıktı.

Çoğu kriminal, birer suç makinesi olan provokatörün, bir gün önceden bölgeye getirilmesi aslında şunu da çok açık olarak ortaya koyuyor; yaşanan taciz olayı da bir kurgunun eseri…

Tıpkı 28 Şubat sürecindeki Müslüm Gündüz ve Fadime Şahin vakasındaki gibi, sahne hazırlanmış ve kameralara start verdirilmiştir.

Devlet aklımızın ve siyasi irademizin sağlıklı işleyişi sayesinde bu büyük yıkım potansiyelli teşebbüs bertaraf edilmiştir.

Çok şerbetli olduğumuz bu provokatif girişimlerin Türkiye’yi yolundan döndürme ihtimali elbette olmayacaktır.

Sayın Erdoğan ve Putin’in bu olaylardan sonra yaptıkları görüşmeden yansıyanlar da bunun söz konusu yönde cereyan edeceğini çok açık olarak gösteriyor.     

Bir kez daha hevesleri kursaklarında kalan provokatörler elbette pes etmediler, etmeyecekler.

Onun için de sürekli uyanık kalmaya devam etmek ve devletimizin yanında bir duruş sergilemek zorundayız.

Sosyal medya üzerinden yapılan dezenformasyona karşı da çok daha bilinçli olmak ve önünü ardını araştırmadan hareket etmemek lazım.

Zira tam da niyeti bozukların amacına hizmet eden biri hâline dönüşmek, bilgiyi süzememenin sonucu olarak ortaya çıkıyor.

Büyük Türkiye hayalinin, farklılıkları zenginlik olarak görmekten geçtiğini de asla unutmayalım…