Büyük değişiklikleri yapmak kolay zamanların, kolay adamların işi değil. Yapılan anayasa değişikliğiyle bir dönemi geride bırakıyor, yeni bir döneme giriyoruz. Son birkaç yılda çok sancılı ve sıkıntılı zamanlardan geçtik. Eski Türkiye’nin iç ve dış dinamik güçleri her cephede işbirliği etmiş halde saldırıyorlar. Alıştıkları, her söylediklerini yaptırdıkları Türkiye ellerinden gidiyor. Bu onları tedirgin ediyor, huzursuz ediyor. Cephelerde ve masalarda kendileriyle mücadele eden Türkiye yerine kapıda bekleyen, verilen talimatı uygulayan ülke özlemiyle yanıp tutuşuyorlar.

Eskilerin kurdukları kara düzen bu millete çok pahalıya mal oldu. Toplumun her kesimi bu kara düzen nedeniyle ağır bedeller ödediler. Millet bedel öderken efendiler malı götürme peşinde idiler. Kara düzenlerin bir efendileri var, bir de ezikleri. Efendilerin tedirginliklerini anlamak mümkün ancak ezikler niye feryat ediyorlar onu anlamak imkânsız.

Yeni Anayasa ile Yeni Türkiye içeride birbiriyle didişmekten, gereksiz tartışmalardan kurtulacak inşallah. Halkoylarıyla emaneti teslim ettiklerinden dönem sonunda hesap soracak, beğenirse yeniden bir dönem daha devam edin beğenmezse yeter başkaları gelsin diyecek. Sistemdeki boşluklardan yararlanarak kaos oluşturulamayacak. Vesayet sistemi bitecek.

Ülkeyi yönetenlerin sürekli tartıştıkları, en ufak meselelerden krizler ürettikleri dönemler sona erecek. Seçimden sonra herkes işine bakacak. Kanun yapıcılar kanun yapacak, icra yapacaklar icra yapacak. Emaneti teslim ettiğimiz, kendilerinden icraat beklediğimiz kişilerin paçalarından, eteklerinden çekme devri bitecek. Yönetenler seçildiğine pişman olmayacak.

15 yıldır yaşadığımız rahat dönem bize eskiyi unutturdu. 70’li ve 90’lı yılları hatırlayın. Aylarca hükümetin kurulamadığı, cumhurbaşkanının bir türlü seçilemediği, güneş motel pazarlıklarının yapıldığı, ekonomik, sosyal ve siyasal krizlerin birbirini beslediği sıkıntılı günleri… Tüp kuyruklarını, benzin kuyruklarını, memleketin 3 sente muhtaç olduğu muhteşem Süleymanların, Karaoğlan Ecevitlerin dönemini… Gençler o günleri hatırlamaz ama orta yaş kuşağı gençlere hatırlatsınlar, neler yaşadığımızı anlatsınlar. 1960-2000 yılları arasında siyasete damga vurmuş Süleyman Demirel bile başkanlık sistemi istedi. 1983-1990 yılları arasında Türkiye’nin ufkunu açan Turgut Özal’da çarenin başkanlık sisteminde olduğunu anlattı. Onun mücadelesini verdi, ancak ömrü yetmedi.

Bu anlattıklarım milenyumdan önceydi; onları unuttunuzsa 2000 yılını hatırlayın. Deprem paralarıyla memur maaşlarının ödendiği, anayasa kitapçığı fırlatıldı diye büyük krizler yaşadığımız günleri, başbakanlığın önünde kasaların atıldığı yılları…

Ortalama hükümetlerin ömrünün 1,5 yıl olduğu bir ülkede istikrardan, kalkınmadan, doğru yönetimden söz edilebilir mi? Hükümetler tam iş yapmak için ısınmışken bir gensoruyla kendisini muhalefette buluyor. O öfkeyle yeni gelenin canına okuyor. Hiç yoktan yere düşmanlıklar, kamplaşmalar oluşuyor. Bunu gören hainlerin ekmeğine yağ sürülüyor.

Cumhurbaşkanlığı sistemi yeni yapılacak anayasa ile tam başkanlık sistemine dönüşmelidir. Türkiye bu yamalı bohça anayasasından tamamen kurtulmalıdır. Bu düzenlemeler başlangıç sayılıp çalışmaya devam edilmelidir. Büyük Türkiye için, daha güçlü Türkiye için…