Bir “At arabası” düşünün. Bu at arabasının 2 şoförü var ve tekerlekleri sürükleyen 10 at. İki şoförün gitmek istedikleri yön farklı, 10 tane atın türlü türlü hastalıkları var ve bu 2 şoför bu hastalıkların çözümü için değişik yöntemler seçiyor. Sonuç olarak atlar ölebilir, araba devrilebilir, şoförler en iyi ihtimal kavga edebilir, yolda kalabilir belki de kazalarla karşılaşabilir. Parlamenter sistem 2 şoförlü at arabasının reel dünyadaki çıkmaz sokağıdır. Yetki paylaşımları doğru değil, politika yorumları farklı, evet bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım belki de 93 yılın en uyumlu görüntüsünü veriyor. Ama her zaman Erdoğan gibi bir lider ve dava adamı Yıldırım olmayacak. Eğer sistem değişmezse Bayar-Menderes, Necdet Sezer-Ecevit, Özal-Demirel, Evren-Özal, Demirel-Erbakan siyasi çatışmalarının yaşanması kaçınılmaz. Devlet mekanizmasının en üst birimindeki ideolojik, şahsi yada Türkiye için verilen kavgaların tahribatı kendileri ile sınırlı kalmıyor, faturanın sahibi bizzat 79 milyon vatan evladı oluyor.
Devlet sistemi
Darbelerin, ekonomik krizlerin, terörün, toplumsal kutuplaşmanın, günlük politikaların, uluslararası masada var olmanın en büyük sebebi de parlamenter sistem. Yargı bağımsızlığı kavramının tartışmasının da, bürokrasinin içerisindeki vesayetin de, devletin milletin elinden alınmasının da sebebi parlamenter sistem. Türkiye, partilerin keyiflerine bırakılamaz. Bir devlet sistemi olmalı ve bu sistem gelen isimler değişse de harfiyen uygulanmalı. Büyük Türkiye kavramını gerçekleştirmenin, Osmanlı ve Selçuklu’nu nvarisliğinin teminatı başkanlık sistemidir.
Sandık kuruluyor
Meclis de millete olan borcunu ödeyerek agoranın yolunu açtı. Nasipse 2 veya 9 Nisan’da sandık başına gidiyoruz. Asıl mücadele şimdi başlıyor. Yalnız özellikle hükümet kanadının dikkat etmesi gereken hususlar var. Yüzde 65’ler, Yüzde 70’ler havada uçuşuyor. Milletimiz tabii ki doğrunun farkında, lakin bu vatanın kutlu evlatlarının sofrasına konuk olmayan, dertlerine yoldaşlık etmeyen, fikirlerin değer vermeyen bu maratondan galip çıkamaz.
Ümmetin umudu
Katıldığımız bir toplantı da Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, seçim dönemlerine ilişkin çok önemli bir tespiti vardı: “Elini sıkmadığım vatandaşın oyunu isteyemem.” Kilit cümle bu. Araştırma şirketlerinin anketleri belirleyici bir unsur ancak siyaset son 6 saattir. AK Parti ve MHP’nin sokakları arşınlaması, girmedik ev, çalmadık kapı bırakmaması gerekiyor. Seçim çalışmalarındaki kampanya döneminde Müslüman Türk Milletinin milli değerleri ve Türkiye’nin varmak istediği hedefler vurgulanmalı. Her ne kadar rejim, laiklik, ilk 4 madde tartışmaları bir provokasyondan ibaret olsa da, her soru karşılığını bulmalıdır. Hükümetin bu dönemdeki en büyük seçim yatırımı Kılıçdaroğlu bu kesin. Karşımızda bu kadar basiretsiz, toplumdan uzak, birkaç ezber ile muhalefet yaptığını sanan bir genel başkan otururken hedefimiz en az yüzde 65 olmalı bu gerçekçi bir rakam. Vatandaşlarımızın her biri “Büyük Türkiye” davasının askeri yapılmalı. Zira başkanlığa “Evet” demek Kudüs’ün, Musul’un, Halep’in, Kahire’nin, Beyrut’un kurtuluşudur; adil bir dünya hayal eden 188 ülkenin de beklentisidir. Yerli ve milli gazetecileri, aydınları, esnafımızı her haneye bu kutlu yolda çalışmaya davet ediyorum…