Korkma kâfirlerden ateş olsa yandırmaz seni
Müstakim ol Hazret-i Allah utandırmaz seni
-Diyarbekirli Said Paşa-
Cânım kâri, dünyalık çok dert var, biliyorum. Hatta insan çoğu vakit o dertlerin altında ezileceğini, tükeneceğini zannediyor. Belki de tükeniyor, bilmiyorum. “Yaşamak, tükenmektir” diyesi geliyor insanın ama cesaret edemiyor. Ve herkes gülen yüzünün arkasında gözyaşlarını saklıyor, hatta bazen tebessümünün ardında saklanıyor insan, biliyorum. “Nereden bileceksin?” diye sorma sakın zira kendimden biliyorum.
Bir mevsim-i hazânına geldik ki âlemin
Bülbül hamûş havz tehî gülistân harâb
-İzzet Molla–
Hepimiz başka başkayız, hepimiz farklı farklıyız lakin neden bilmiyorum ama içimden bir ses tam da şöyle söylüyor; “hayır, hepimiz aynıyız.” İnanmalı mıyım bu sese yoksa sağır kesilip duymamalı mıyım bilmiyorum ama şunu iyi biliyorum ki benziyoruz birbirimize. Daha evvel de söyledim sana bunu, hatırlıyorum. “Biz birbirimize benziyoruz” dedim. Lakin bu defa bir adım daha ileri gidiyorum. Daha fazlasını ve daha doğrusunu söylüyorum bence bu kez; biz sadece birbirimize benzemiyoruz, tamamlıyoruz birbirimizi. Sen olmadan ben noksan kalıyorum, ben olmadan sen eksik. Hep bir şeyler yarım kalıyor mesela gönüllerimizin ilişiği kopunca. Ve bunu en az benim kadar iyi biliyor karşımızda durup da bizi yaralamaya çalışanlar, vallahi biliyorlar. Onun için ellerimizi değil gönüllerimizi kırıyorlar. Zira gönüllerimizin bağı koparsa topyekûn yarım ve yalnız kalacağımızı biliyorlar. Ve darbeyi de oraya vuruyorlar.
Misal ki “biz kardeşiz” diye haykırdıkça dillerimiz “hayır” diyorlar “siz kardeş değilsiniz, bir değilsiniz, birlikte olamaz, aynı gayeye koşamaz, aynı Allah’a inanıyor, aynı yerde secde ediyor olsanız da birlikte yaşayamazsınız” diyorlar.
Hakk’ı gerçek sevenlere
Cümle âlem kardeş gelir
-Yunus Emre-
Ama Yunus da böyle söylüyor. Doğru söylüyor. Hasan-ı Basri hazretleri “öyle çok kardeşim var ki” demişti “öyle çok kardeşim var ki aynı anadan doğup aynı babadan olmadığım.” Tam da böyle işte… Bu manayı kavrayıp bu maksadı bilince ve tutuşunca gönüllerimiz aynı ateşle, dünya karşımızda diz çöktü ve yine çökecek.
…
Cânım kâri, belki yüz yüze karşılaşmadık hiç, belki sesimizi duymadık, birbirimizin ismini söylemedik belki ve oturup da dertleşmedik bir bardak demli çayı içerken bir tahtadan bir masanın etrafında, olsun, ne keder! Biz gönüllerimizi birbirine bağladık bir kez, bizden evvel bağladılar ve Türkistan’dan Bosna’ya, Medine’den, Konya’ya, Gazze’den İstanbul’a ve daha nerelere kadar bir gönül ülkesi kurdular ve bize miras bıraktılar. Miras babadan evlada kalır ve biz aynı mirasın sahipleriysek ya da en azından böyle bir iddiamız varsa kardeşiz. Kandan değil belki sadece, gönülden, gayeden, mefkûreden kardeş.
Hem ne biliyorsun, belki de rast geliriz bir gün birbirimize bir cami avlusunda ezanı dinleyip güvercinleri seyrederken…