Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin salı günü partisinin grup toplantısında yaptığı tarihî çağrı Türkiye’de olduğu gibi bölgede de büyük yankı uyandırdı.
Bahçeli, “Teröristbaşı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere sesleniyorum. Teröristbaşının tecridi kaldırılırsa TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Ne Kandil ne Edirne, adres İmralı’dan DEM’e uzansın. Terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın” dedi.
Çağrıyı yapan vatan ve millet sevgisinden hiç kimsenin şüphe duymayacağı, bölücü terör örgütüne en uzak mesafede duran ve geçmişte çözüm sürecine karşı çıkmış bir isim olunca Öcalan ve PKK konusunda yapılan çıkış daha çok dikkati çekti.
Bahçeli’nin açıklamaları içeride ve dışarıda kendi görüşünden daha çok “devlet aklının stratejik adımı” olarak değerlendiriliyor.
Çağrıyı yapanın kimliği kadar MHP’nin hükûmeti destekleyen Cumhur İttifakı’nın ikinci büyük bileşeni olmasının da açıklamaların bu şekilde algılanmasında rolü var.
Bahçeli’nin çağrısının ardından birçok soru gündeme geldi.
Onlardan biri de Öcalan’ın örgütü lağvetme gücünün olup olmadığıyla ilgili.
Uzun süredir PKK’yı yönetenin İmralı’da tutulan eli kanlı cani olmadığı sır değil.
Kandil’deki örgüt liderlerinin ve özellikle örgütün devletleşme adımlarına hız veren Suriye kanadının Öcalan’ın PKK’yı lağvetme kararına uyacakları şüpheli.
TUSAŞ’ı hedef alan hain saldırı da zaten terör örgütü içinde ve destekçileri arasında Bahçeli’nin çağrısından rahatsızlık duyan ve silah bırakılmasını istemeyenler olduğunun kanıtı.
Daha da ötesi Türkiye, bugüne kadar “PKK ve PYD/YPG iki farklı örgüt” diyen ABD’ye Suriye kanadının da bölücü terör örgütünün bir parçası olduğunu söylüyor; Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adı verilen yapının üyelerinin PKK paçavraları ve Öcalan posterleri taşıdıklarını göstererek söz konusu yapının gerçekte PKK tarafından kontrol edildiğine dikkati çekiyordu.
Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarını örgütün sınırlarımız boyunca terör koridoru kurmasına engel olmak için yaptık.
Şimdi Öcalan PKK’yı lağvettiğini açıklasa ve örgütün Suriye kolu, “Türkiye’nin güvenliğini ve toprak bütünlüğünü hedef alan PKK artık yok. Biz başka bir örgütüz ve Türkiye düşmanımız değil.” dese bu illüzyonu gerçekmiş gibi mi kabul edeceğiz?
Terör örgütünün Suriye’deki yapılanmasına müdahalede bulunma gerekçemizi kaybetmiş olmayacak mıyız?
PKK Türkiye’de tamamen bitme noktasında ve Irak’ta kilidi kapatmak üzereyiz.
Şu an Türkiye’ye yönelik en büyük tehdit Suriye topraklarından geliyor.
Örgütü orada hem ABD hem de Rusya koruyup kolluyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) nokta atışı operasyonlarla terör örgütünün elebaşlarını etkisiz hâale getiriyor ve kullandığı tesisleri vuruyor.
Ancak tehlikeyi bertaraf etmek için bu yeterli değil.
PKK’nın Suriye topraklarında kontrol ettiği alanların örgütün elinden alınması ve saha hâkimiyetine son verilmesi gerekiyor.
Türkiye içinde veya dışında silah bırakmayanların tepesine devletin demir yumruğu balyoz gibi inmezse örgütün lağvedildiği ilanının -Öcalan tarafından yapılsa bile- pek bir anlamı olmaz.