Haftalar öncesinden insanları müthiş bir beklentiye soktu.

Başlangıçta kasım ayının başını işaret etti, sonra klasik çarklarından birine başvurarak kasım sonu ve en nihayet 3 Aralık’ta karar kıldı.

Tabii ki, Kılıçdaroğlu’ndan ve alayıvala ile gündeme taşımaya çalıştığı sözde ‘vizyon projesinden’ söz ediyorum.

Doğrusunu söylemek gerekirse bu kadar tantanadan sonra dört başı mamur olmasa da eli ayağı düzgün bir proje yahut söylem bekliyordum ki, karşımıza çıka çıka Rifkin imzalı ve Amerikan patentli bir vesayet bildirisi çıktı.

 *

Böyle durumlarda meşhur; “Dağ fare doğurdu” gibi bir benzetme yapılır ama bu ilginç gelişme için anılan tabiri de kullanamayacağız.

CHP’yi dağa, sözde ‘vizyon projesini’ fareye benzetsek, her ikisine de haksızlık etmiş olacağız.

Yok, hayır yanlış anlaşılmasın, haksızlık, koskoca dağa ve minik fareye olacak şüphesiz.

 *

Projenin takdimindeki özensizlik, hamasetten öteye gitmeyen, bol ‘cağızlı’ ‘ceğizli’ masallar bir yana, başlı başına bir facia ile karşı karşıyaydı tüm Türkiye ve elbette ki, CHP’ye umut bağlamış yığınlar…

Apaçık görünen gerçek şuydu.

Amerika, hadiseye fiilen el koymuş ve seçim sürecine girdiğimiz şu günlerde, “anlaşılan siz bu işi beceremeyeceksiniz, çekilin şöyle bir kenara” diyerek süreci doğrudan doğruya kendisinin yöneteceğini göstermiştir.

Bu rezaletin başka bir adı yok.

Birçok eski CHP’li ve kimi yeminli muhaliflerin bile sindiremediği bu tablo, açık bir şekilde Amerika’nın, ‘destek’ pozisyonundan ‘fiilî müdahaleye’ geçtiğini resmetmektedir.

 *

Hatırlarsınız, ABD Başkanı Joe Biden birkaç yıl önce, ‘Erdoğan’ı indirmek için Türkiye’deki muhaliflere destek vereceğini’ söylemiş ve sonrasında da elinden geleni ardına koymamıştı.

Geldiğimiz noktada, bu desteklerin işe yaramadığını ve muhalefetin her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdığını düşünen Amerika, hadiseye doğrudan müdahil olmayı yegâne çıkar yol olarak görmüştür.

Kimilerinin ‘kayyım’ kimilerinin ‘vesayet’ diye nitelendirdiği bu gelişmenin gerçek mahiyeti şeksiz şüphesiz budur ve bu durum açık söylemek gerekirse bir trajediden fazla olarak facianın ta kendisidir!

Amerika Rifkin eliyle sadece meseleye müdahil olmakla kalmamış, CHP, muhalif partiler ve mandacıları istiskal de etmiştir.

Hatırı sayılır bir meblağ ödendiği halde, Rifkin’in Türkiye’ye gelmeye tenezzül bile etmemesi, bahsini ettiğimizi istiskalin bilinçli bir şekilde yapıldığını göstermektedir maalesef.

Buna, sözde organizasyonu yapan CHP’nin bütün salona İngilizce olarak dinlettiği konuşmanın sakilliği de eklenince ortaya dört başı mamur bir rezalet çıkmış oldu.

 *

Özetle CHP, bu program ile Türkiye kamuoyuna bir ‘vizyon projesi’ takdim etmemiş, esasen mezkûr teslimiyeti cümle aleme deklare etmiştir.

Bizim, ‘teslimiyet’ tesmiye ettiğimiz bu trajik hadiseyi bakın, kısa bir süre önce CHP’den istifa eden Aslı Baykal nasıl nitelendiriyor…

“CHP, ABD'li danışman getirterek, seçmene; ‘Bize oy verirseniz yabancıların aklı ve projelerine oy verirsiniz’ demiştir.”

 *

İçeriden yapılmış bu tespitten sonra bence başka söz söylemeye gerek bile yok…