Bugün, Hitler bozuntusu Netanyahu liderliğindeki katil ve terörist İsrail devletinin, Filistin’de uyguladığı soykırım tamı tamına bir yılını doldurdu.
Dile kolay bir yıl!..
Savaşı yaşamayan, oradaki zulümlerden habersiz topluluklar için belki de rüzgâr gibi geldi geçti bu bir yıl…
Peki, ya Gazzeliler için?
Her günü hatta her dakikası ölüm, zulüm, kıtlık, acı, işkence ve türlü ıstıraplarla geçen koskoca bir yıl…
Yazarken utanıyorum ama hakikat şu ki zaman geçtikçe farkında olmadan kanıksadık tüm bu olup biteni.
Evet, Türkiye ve bu millet elinden geleni yaptı, bu doğru.
Fakat bu memleketin ekmeğini yiyip de katil ve terörist İsrail devletinin yanında hizalananlar da oldu.
Bu alçaklar topluluğunun işlediği katliamları ve zulümleri destekleyenler hatta bundan ötürü sevinenler oldu maalesef.
Böyle bir trajedide, böylesine büyük bir insanlık dramında katilin ve zalimin safında yer almak ve onları desteklemek, insaniyetten soyunmak ve hatta hayvandan da aşağı olmakla eş anlamlı bence…
Bu utanç, öldükten sonra bile peşlerini bırakmayacak bu insaniyetten nasip almamış bedhahların…
Biz, ‘insanlığın müstesna adalarından’ birisi olan ülkemizdeki bu talihsizlikten ötürü kahrolurken dünya ve özellikle de Batılı devletler, bundan bin beter bir ahlaksızlık sergiledi.
Yalnız burada tersine bir durum vardı.
Ülkeler ve devletler bazında birkaç istisna dışında “tüm dünya ve bütün Batı” diye bir nitelemeyi rahatlıkla kullanabiliriz lakin halklar bazında insaniyetin iftiharı olan insan sayısı hiç de az değildi.
Milyonlarca Batılı, ülkelerindeki zalim yönetimlerin tavrına ve dayatmalarına rağmen bizdeki katliam yanlısı iş birlikçilerin aksine muhteşem bir insaniyet sınavı verdiler.
Tarih gelişen her hadiseyi bütün ayrıntılarıyla birlikte kaydetti elbette.
İngiltere’de yürüyen milyonları da aldığı cezalara rağmen bıkmadan ve ısrarla Filistin halkını destekleyen ve İsrail devletinin zulmünü haykıran Celtic taraftarı da yerini aldı bu onur tablosunda…
Dikkat buyurun, İngiliz devletinin zulmüne uğrayan İskoçların duruşuyla kendi devletlerinin aksine bir tavır alan İngiliz halkının duruşunu aynı cümlede ve özellikle sarf ettim.
Evet, zulme karşı bayrak açan kim olursa olsun övgüye müstahaktır ve şerefli insanlardır.
Bununla birlikte katliamlara rıza gösterip onu savunanlar da kim olursa olsun insaniyet düşmanıdır, zalimdir ve alçaktır!
Biz, bunu böyle bilir; böyle söyleriz…
Bir yılın sonunda gelinen nokta ise şudur!
Amerika, bölgemizde husule getirmek istediği kaos için tetikçi olarak kullandığı İsrail devletini başka bir aşamaya taşımıştır.
Artık “İsrail mi ABD’yi yönlendiriyor yoksa Amerika mı İsrail’in kuklası?” sorularının bir anlamı kalmamıştır.
Zira Amerika neyse İsrail odur!
Şimdi, bu ölüm ve zulüm makinası hedefine Lübnan’ı koymuştur, sonrasında gelecek adımlar ise bellidir.
Suriye’yi de içine alacak olan bu menfur operasyonun, kim ne derse desin nihai hedefinde Türkiye vardır.
Pervasızca, Türkiye’den 22 şehrin hudutları içerisinde kaldığı “arzımevut” haritası yayınlayan İsrail devletinin ve Amerika’nın tek hedefi budur.
Bu ölüm ve zulüm makinası, Gezi ile, 17/25 ile, PKK’nın 6-7 Ekim kalkışma teşebbüsü ile ve 15 Temmuz darbe girişimiyle ulaşamadığı neticeyi bu kez fiilî savaşla elde etmeye çalışacaktır.
Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Bu yüzden Sayın Cumhurbaşkanının şu sözleri çok önemlidir ve süreç boyunca hatırdan asla çıkarılmamalıdır…
“İsrail bir rüya görüyor; zamanında Hitler de bir rüya görmüştü ve neticede gördüklerinin bir rüya olduğunu net bir şekilde anladı. Er ya da geç günümüzün Hitler’i Netanyahu da bu gerçekle yüz yüze gelecek.”