Allah’ın işleri işte…
Muhaliflerin neredeyse tamamı ve bugün kahir ekseriyetini İmamoğlu’nun beslediği medya, FETÖ’cülerin uydurduğu “diploma” yalanı üzerinden yıllarca akıl almadık spekülasyonlar yapmışlardı.
Erdoğan’ın diplomasının olmadığını iddia eden bu güruh, ibraz edilen noter tasdikli belgeleri görmezden geldi, CHP’li bir milletvekilinin “Derslerine girdim, üniversite mezunudur” demesini duymazdan geldi ve ha bire tepinip durdu bu yalan haber üzerinde…
Malum, cumhurbaşkanlığı adaylığı için yeter şartlardan birisi de “lisans” diploması sahibi olmaktır.
YSK, sunulan belgelerin hukuka uygunluğundan kuşku duymadığı için Erdoğan’ın adaylığında da hiçbir zaman sorun çıkmadı.
Yasalar nezdinde bir sorun yoktu ama maksadı polemik üretmek olan Erdoğan düşmanları için hayli mümbit bir alandı diploma spekülasyonları.
Bugün, diploma meselesi âdeta bir bumerang gibi dönüp muhalif cenahı vurdu.
Nasıl mı?
Anlatalım…
Eminim hepiniz “Veryansıntv” yazarı Erdem Atay’ın “İmamoğlu’nun diploması’ konulu yazısından haberdar olmuşsunuzdur.
Bu zat, geçtiğimiz günlerde gündeme bomba gibi düşen bir yazı kaleme aldı ve İmamoğlu’nun diploma serüvenini tüm süreçleriyle birlikte anlattı.
Hadisenin özeti şöyle;
İmamoğlu, liseden sonra sınava giriyor ve herhangi bir üniversitenin “ön lisans” diploması veren bir bölümünü bile kazanacak puan alamıyor.
Bütün zengin çocukları gibi bu da parasını bastırıp Kıbrıs’ta özel bir üniversiteye kaydoluyor.
1990 yılında bu okulun ikinci senesinin sonunda “59” not ortalamasıyla İstanbul Üniversitesi’ne yatay geçiş yapıyor.
İşte asıl sorun da burada başlıyor zira hem puanı itibarıyla hem de o günkü “denklik” problemi nedeniyle özel okuldan devlet üniversitesine “yatay geçiş” yapması yasal anlamda mümkün olmadığı hâlde (nasıl oluyorsa) İstanbul Üniversitesi’ne geçiş yapabiliyor…
Atay, konuya vakıf tüm yetkililerle yaptığı görüşmede bu hususu teyit ediyor ve “yatay geçişin” 1993 yılında yasal hâle geldiğini ortaya koyuyor.
Yani İmamoğlu’nun geçiş yaptığı yıldan tam üç sene sonra…
Evet, mümkün olduğunca özetlemeye çalıştığım bu hadisede görünen o ki İmamoğlu, yasalara aykırı olmasına rağmen bir şekilde İstanbul Üniversitesi’ne geçiş yapmayı başarıyor ve diplomasını buradan alıyor.
Şüphesiz ki bu konuya son noktayı YÖK koyacaktır lakin eldeki mevcut veriler İmamoğlu’nun sahip olduğunu iddia ettiği diplomanın, hukuki tabirle “keenlemyekün” yani yok hükmünde olduğunu gösteriyor.
İmamoğlu’nun bizzat kendisi ve beslediği medya, Atay’ın ortaya koyduğu gerçeklere belgelerle itiraz etmek yerine karşı saldırı ile cevap verdi.
Atay, “Diploması yok demiyorum; var olan diploma geçersiz yahut sahte.” diyerek özellikle vurguladığı hâlde bunlar zaten tartışmalı olan diplomayı ibraz ederek bu hakikati perdelemeye çalıştılar.
Oysa gerçek şudur: Geçersiz olduğu iddia edilen diplomayı göstermek yetmiyor.
Eğer söyledikleri doğru ise geçerliliğini kanıtlamaları gerekiyor.
Bu da davasında haklı olanlar için hiç de zor olmasa gerek…
İşte bu yüzden İmamoğlu’nun uykuları kaçıyor.
Bu yüzden, şimdiden aday gösterilmek suretiyle, üzerine atılı kanunsuzluk iddiasını boşa çıkarmaya ve bu yolla “mağduriyet” oluşturmaya çalışıyor.
Bana kalırsa Ekrem İmamoğlu’nun asıl korkusu bu.
Hâkimlere yaptığı hakaret nedeniyle aldığı cezanın onanması umurunda bile değil bence.
Üzerine bir kâbus gibi çöken “diplomasızlık gerçeği” tüm hayallerinin suya düşmesi anlamına geliyor.
Tabii bu arada da ilahi adalet tecelli ediyor.
Yıllarca bir yalan üzerinden yaptıkları haksız ve insafsız saldırılar, bir şekilde kendi ayaklarına dolanmış durumda.