Türkiye, bulunduğu konum itibarıyla önemli coğrafi özellikleri içerisinde barındıran emsalsiz bir yurttur.

Doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine kadar hemen her bölge, kendine has coğrafi güzellikler sergilemekte, sayısız yerel hazineleri insanlığın hizmetine sunmaktadır.

Anadolu coğrafyası bütün yönleriyle özeldir, her açıdan güzeldir. Toprak yapısı, yer şekilleri, tarım alanları, endemik ürün çeşitliliği ile dünyada emsalsiz bir konuma sahiptir.

Ülkemizde coğrafi işaretli tarım ürünleri hayli fazla. Hepsi birbirinden lezzetli, hepsi sağlıklı, hepsi yöresine özel tatlar barındırıyor.

Urla sakız enginarı, Amasya çiçek bamyası, Kastamonu siyez bulguru, Cimin üzümü, Aydın inciri, Malatya kayısısı, Salihli kirazı, Tokat asma yaprağı, Diyarbakır karpuzu, Maraş biberi, Bursa siyah inciri, Erzincan dermason fasulyesi, Isparta gülü, Kars balı, Buldan kestanesi, Antep fıstığı, Taşköprü sarımsağı, Zivzik narı...

Bu liste uzayıp gidiyor..

Gün geçmiyor ki yeni ürünler bu listeye eklenmesin.

Gıda ve tarımda söz sahibi olabiliriz

Türkiye coğrafi konumu itibarıyla AB başta olmak üzere yakın coğrafyanın, hatta Rusya’nın meyve sebze tedarikçisi olabilir. Çünkü topraklarımız henüz bakir. Aşırı gübreyle gelişmiş ülkelerin toprakları tükenmek üzere.

Biz bunu avantaja çevirmek zorundayız.

Topraklarımızı sözde ilaç diye satılan “zehirlerden” korumalıyız.

Daha fazla coğrafi işaretli tarım ürünleri üretebilmek için, topraklarımızı canımız pahasına zararlı olan her etkiden korumakla görevliyiz.

Bunun için işe tarımsal ilaç endüstrisini kontrol altına alarak başlayabiliriz.

Türkiye’nin toprak kültürü ve coğrafi yapısı tarım ve hayvancılık için çok özel fırsatlar sunuyor.

Sunulan bu fırsatları sürdürülebilir kılmak ve ekonomiye kazandırmak için ekip kurmak gerekiyor. Ekip ruhuyla başarı yakalanabilir. Alandan gelen, uygulamaya hâkim kişilerden oluşan bir ekipten söz ediyorum.

Yerel tarımsal üreticileri destekleyelim, kooperatifler kuralım, üretimi artıralım ki dünyanın gıda ve tarım deposu olma fırsatını kaçırmamış olalım.

Evet gıda ve tarım ürünleri üretiminde söz sahibi olmamız hayal değil. Dünyanın gıda ve tarım deposu olmamız mümkün.

Ama nasıl olacak?

Tüm olumsuz gelişmelere ve yaşanan tehlikelere rağmen gıda konusu maalesef ülkemizin bir numaralı gündemi olmayı başaramıyor.

Öncelikle, gıda güvenliği ve sağlıklı beslenme konularında halkı bilinçlendirecek projelerin hayata geçirilmesi, hayati önem taşıyor.

Denetim ve kontrol mekanizmasının sağlıklı çalıştırılması büyük önem taşıyor!

Türkiye’de 40-50 bin üreticiye karşın 400 bin gıda ve tarım ürünü satıcısının varlığı bize bir mesaj veriyor.

Bu bir dengesizliktir, işte çarpıklık burada baş gösteriyor. Arz talep dengesi bozuluyor. Biz üretimin çoğaltılmasını benimsemeliyiz. Üretim desteklenmeli, bunun için önümüze çıkan imar-iskân sıkıntısından bir an önce kurtulmalıyız. Mevcut gıda iş  yerlerini rehabilite ederek üretime kazandırmalıyız.