2025 çok başka olacak.

Allah bilir, ‘vahdet’in vücut bulduğu bir süreç ete kemiğe bürünecek.

Bu yazımda en net ifadeleri kullanmak istiyorum.

2024; İslam’ı temsil etme potansiyeline sahip, alternatif bir dünya modeli üretme kabiliyeti taşıyan ve bu özellikleri kodlarında bulunduran tek ülke olan Türkiye’yi, bölme ve yok etme projesinin fiilî olarak çöpe atıldığı bir sene olmuştur.

Bu minvalde Türkiye’yi korumak ve güçlendirmek için öncelikle Suriye’nin özüne döndürülmesi ve güçlendirilmesi hedefinin ne kadar doğru bir iş olduğunu görmekteyiz.

Dolayısıyla Suriye’nin sınırlarının korunması ve Suriye’de kardeş bir yapının oluşturulması hem Türkiye hem de ümmet coğrafyası için tarihî bir başarıdır.

Dünya halklarının, egemen olan Batı sisteminden ümidini kestiği, adaletin ve hakikatin esamesinin okunmadığı bu çağda, ümmet coğrafyası bir inciyi saklar gibi dünyanın geleceğine hamile!

Türkiye, ümmet coğrafyasının incisidir.

İnci; hayata doğduğunda, tüm dünya huzura kavuşacak.

Dünya; DEAŞ, PKK ve FETÖ gibi terör örgütleri kurup ülkeleri kaosa sürükleyen kirli yapının elinden kurtarılacak.

2024, egemen batıl zihniyetin sonunun başlangıcıdır.

Güneş, Türkiye’den doğacak.

İstanbul; Ayasofya’nın tekrar aslına rücu ettirilerek yeniden cami olmasıyla birlikte gerçek anlamda özgürlüğüne kavuştu.

İstanbul’un ardından Şam, 2024’te yeniden İslam kenti oldu.

İstanbul ve Şam özgürse Kudüs’ün de esaretten kurtulmasına ramak kalmış demektir.

Bağdat için daha net konuşacağımız zamanlar yakındır.

Mekke ve Kahire’nin kaderi de iğne oyasının her bir düğümü gibi örülmekte… Bu durum ‘ilahi senaryo’ gerçeğinin yansımasıdır.

Bakınız, 100 yılda bir dünya yeniden kurulur.

Ve 2024’ü not ediniz… Anlamını bir sonraki nesil daha iyi kavrayacak. 2024’te nasıl bir manevra alınmış? Tezahürü daha net görülecek…

Batı hegemonyasının İslam coğrafyasına biçtiği kefen, bu coğrafyanın hakiki-öz çocukları tarafından yırtılıp atılmıştır.

Evet, 2024’te İsmail Heniyye ve Yahya Sinvar gibi yiğit mücahitlerimizi uğurladık.

Fakat Gazze’nin aslanları da Suriye’de verilen bir milyon şehit de bu sürecin bir bedelidir. Bedelsiz hedefe ulaşılmaz. Hiç şüphesiz ki onlar cennet karşılığında, hayatlarını feda eden unutulmaz şahsiyetler olarak tarihe en şanlı harflerle isimlerini yazdırdılar.

Filistin bizim için davadır, tutkudur, aşktır.

Bu davadan hiçbir zaman vazgeçmedik.

Türkiye ve Suriye arasında kurulan köprü yeni bir dönemi başlattı. İki ülke arasında artık bilindik sınırlar olmayacak. Hızlı trenlerle artık iki halk, hiç kopmayacak dostlukları daha da pekiştirecek. Ekonomik kalkınma ve inşa süreci sıradaki işlerden…

Ve güçlenen iki toplum, en çok da İsrail’i titretmekte.

Biliyorlar, hissediyorlar ve korkuyorlar.

Zalimler ödlek olur.

Zaman ve zemin Filistinlilerin yükselişini göstermekte.

50 bin şehit üzerinde yükselecek özgür ve bağımsız Filistin.

Kudüs işgalden kurtulacak.

Çok az kaldı.

İsrail, Suriye’de PKK üzerinden bize komşu olmak isterken; biz Şam’a kardeş olup İsrail’in kapısına geldik.

Koşullar oluştuğunda İsrail tarihin karanlığına gömülecek, emin olunuz.

Bugün İstanbul’daki Galata Köprüsü’nden verilen ses tüm dünyada yankılandı.

Bu millet muştudur.

Bu millet müjdedir.

İçimizdeki rejim, İran ve İsrail yanlılarının köksüz iftiraları sizi yeise düşürmesin.

Onlar içimizde hep vardı, yine var olmaya devam edecekler.

Biz onlara da hayat hakkı tanıyan bir medeniyetin çocuklarıyız.

Onların zulmüne razı olmaz ve fakat zulüm yapan da olmayız.

Birliğimiz tam, yolumuz açık, sözlerimiz tesirli, menzilimiz mübarek olsun.

2025, Kudüs’ün esaretten kurtuluşunun yılı olsun.