Yalancıların da yalancılıktan dem vurduğu, gerçek ile yalanın ayırdının zorlaştığı çok ciddi bir sınavdayız…
Somut delillerle nasıl bir yalancılığın hüküm sürdüğü ifşa edildiği halde bu yalancılığın “itibar” görüyor olması da çok ilginç bir araştırma konusudur…
Hayatın olağan seyrine hiç uygun düşmeyen eleştiri ya da vaatlerin, gerçeklerle yüzleşinceye kadarki hükmüne kanmak, hangi duygunun eseridir?
Dahası bırakın hesap sormayı, hâlâ savunulan bir yalancılığın en önemli örneği İBB Başkanı, hangi eksikliğin ya da yitimin dışa vurumudur?
İktidarı “saray” ifadesiyle eleştirenler, sanki herkesi sarayda yaşatacaklarmış gibi bir algı yapıyorlar…
Herkesin “eşitleneceği” bir dünya vadediyorlar…
Hatta 5’li çete diyerek, sanki herkes devletin büyük projelerinin ihalesini alabilecekmiş gibi bir safsata sunuyorlar…
Bir bakalım öylemi…
Türkiye nüfusunun yarısından fazlasını kapsayan büyük iller, CHP’li belediyeler tarafından yönetiliyor; yaklaşık 4 yıldır…
Sadece İBB’nin, iştirakleriyle birlikte yıllık bütçesi 320 milyar lira…
“Belediye ile merkezi yönetim karşılaştırılır mı?” demeyin…
Elbette karşılaştırmayacağım ama nasıl bir iktidar vadettiklerini anlamak için çok önemli işaretler veriyorlar…
“Engelleniyoruz” sulandırılmış bahanesine rağmen…
O halde bu vaatlere ikna olanlara soralım; hani söylendiğinde ayaklarını yerden kesmişti ya…
Kaçınız İBB’den ihale alabildiniz şu ana kadar?
Ya da teşebbüs dahi edebildiniz mi?
Alamadınız değil mi?
Alamayacaksınız da…
O halde İBB’nin “5’li çetesi” kimlerden oluşuyor ve sen kimi besliyorsun?
Hiç sorguladın mı?
Yaşam koşulların İBB Başkanı ile aynı oldu mu mesela?
O, İBB’nin Boğaz’a nazır tarihi köşkünde otururken, konforlu araçlarda ve koruma ordusuyla dolaşırken, senin hayatında ne değişti; en azından olması gerektiği kadar?
Bütün vaatler, hayatın akışına da tarihsel gerçeklere de aykırı aykırıydı çünkü…
Bırakın uçuk ve gerçeğe muhalif vaatleri, hakikatlere uygun hizmetlerini bile alamadın değil mi?
Büyük işler, büyük yeterlilikler gerektirdiği için hangi iktidar gelirse gelsin o işlere talip olanlar birkaçı geçemez çünkü…
O halde muhalefetin birkaçı da başkası için “çete” mi olacak?
Ya da muhalefetin adayı seçildiğinde “devlet” olmanın gereği olarak bugünkü Cumhurbaşkanı’nın her türlü imkânı ona devredildiğinde, her şey onun ve “saray” ehlinin mi olacak?
Bu denklemde sen neredesin peki?
Bütün bunları ancak “yalana iman” etmiyorsan görebilirsin tabii…
Bu gerçekler üzerinden değerlendirildiğinde 2023’ün yalan ile gerçeğin seçimi olacağı muhakkak…
Türkiye’yi 28 Şubat “Post-modern darbesine” götürenler bile; “Ülkenin önünü açacağız ve demokrasiyi hâkim kılacağız” demişlerdi…
Beylik lafların, senaryoların masada durduğu gibi durmayacağını yaşayarak görmek, tarihten ve hayatın akışından hiçbir ibret almamış olmak olur…
Bu ülke bu tecrübeden yoksun değildir ve kanmayacaktır…