Dünyanın gözleri önünde Filistin’de bir katliam yaşanıyor.
Onlarca yıldır uygulanan şiddet ve soykırım son 12 gündür zirveye çıkmış durumda.
Gece gündüz demeden, yaşlı çocuk ayırmadan, hedef gözetmeksizin mazlum sivillerin üzerine bombalar yağıyor.
Filistin’de bir soykırım yaşanıyor.
Siyonist katiller, kullanılması yasak olan fosfor bombalarıyla sivillere karşı soykırım uyguluyor; çocukları, kadınları, engellileri, yaşlıları katlediyor. Hastaneleri, sığınma mekânlarını bombalıyor, ambulansları vuruyor, itfaiyecileri katlediyor..
Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Avrupa Birliği, Avrupa Parlamentosu, Unicef..
Bunlar sözde kuruluşlar, çetele tutmaktan ve raporlar yayınlamaktan başka hiçbir işe yaramıyorlar.
Hepsi ama hepsi aynı katliam çarkına mermi taşıyor.
Siyasi, askerî, ekonomik ve medya kanallarıyla..
Sözle, eylemle, silahla, suyla, enerjiyle, gıdayla…
Bütün imkânlarıyla hunharca ve zalimce savunmasız insanları katlediyorlar.
Ne diyordu merhum Aliya İzzetbegoviç:
“Bunu hiç unutma evlat. Batı hiçbir zaman medeni olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur..”
Hatırlayalım.
1995 yılının temmuz ayında, Birleşmiş Milletler tarafından “güvenli bölge” ilan edilen Srebrenitsa’da ve 400 Hollandalı barış gücü askerinin gözleri önünde Sırp canileri sistematik olarak yürüttükleri katliamlarda beş gün içinde 8 bin 372 Boşnak vatandaşı katletmişti.
Salı gecesi yaşanan katliam, bu hadisenin tekrarı gibiydi. Değişen sadece katilin adı oldu.
İngiltere himayesindeki El Ehli Hastanesine sığınan savunmasız insanlar, Amerika’nın sınırsız ve koşulsuz desteğiyle İsrail tarafından katledildi.
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkeleri, en yüksek temsille İsrail’in arkasında olduğunu ilan etti. Siyasetiyle, medyasıyla, askeriyle, lojistiğiyle, ekonomisiyle…
Elektrik yok, ilaç yok, su yok, gıda yok!..
Yoklukların pençesinde bir avuç savunmasız insan soykırıma uğruyor.
Merhamet yok, vicdan yok, hesap yok, kitap yok, insanlık yok!
Ne var?
Sınırsız bir katliam!
Hem de göstere göstere!
Kudüs ve Mescid-i Aksa davasının efsane lideri merhum Şeyh Ahmet Yasin’in şu sözleri tam bizi anlatmıyor mu:
“İslam ümmetinin hâli, benim şu felçli hâlim gibidir. O da dilinden başka hiçbir yerini hareket ettiremiyor!”
Gazze'de savaş var, Kudüs'e saldırı var. Savaş tüm cephelere yayıldı.
Bankada savaş var, kitle iletişimde savaş var, teknolojide savaş var, markette savaş var, mutfakta savaş var.
Bu zulme karşı artık harekete geçme vakti geldi de geçiyor!
Peki sen ne yapabilirsin?
Hiçbir şey yapamıyorsan satın almama gücünü kullanabilirsin.
İsrail kaynaklı, Amerika kaynaklı, Avrupa kaynaklı ürünleri almayarak mazlum insanların direnişine destek verebilirsin.
Korkma!
Bu markaları tercih etmezsen açlıktan ölmezsin, kir pas içinde kalmazsın, klasman kaybetmezsin.
Sonuçta insanlık kazanır.
Eğer bu ürünleri almazsan savaşa müdahale etmiş olursun, mazlumlar adına savaşa katkı vermiş olursun..
Sen kazanırsın.
Sen sen ol; zalimlere kurşun olma, katillere kurşun alma, mazlumun ahını alma!