Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda katledilmesi, ABD Başkanı Donald Trump ile Yahudi damadı ve başdanışmanı Jared Kushner’in Filistin davasını tasfiye ederek Ortadoğu’ya yeni bir çekidüzen verme planlarını da etkileyecek.

Çünkü “Yüzyılın Anlaşması” adıyla bilinen projenin Suudi Arabistan’ın desteği olmadan hayata geçmesi imkânsız.

Riyad’ın projeye desteğini garanti eden kişi ise Veliaht Prens Muhammed Bin Selman.

İsrail’in genç prensi koruma güdüsüyle yaptığı “Kaşıkçı olayında Türkiye’nin değil Suudi Arabistan’ın açıklamalarına güveniyoruz” açıklaması bu gerçeğe işaret ediyor.

İsrailli yazar Tsvaya Greenfield, Ha’aretz gazetesinde geçenlerde yayınlanan makalesinde Muhammed Bin Selman’ın kendileri için ne ifade ettiğini daha açık bir şekilde dile getirdi.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin “İsrail’in 50 yıldır beklediği lider” olduğunu yazdı.

“İsrail, kendisiyle önemli bir anlaşma yapmaya razı olacak büyük bir Arap liderin gelmesi için 50 yıldır hep dua etti” dedi ve Muhammed Bin Selman’ın görevden uzaklaştırılmasının İsrail için büyük bir yıkım olacağını belirtti.

Greenfield’in sözünü ettiği önemli anlaşma, Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı tamamen İsrail’e bırakan, Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkeleriyle İsrail arasında diplomatik ilişkiler kurulmasını sağlayan “Yüzyılın Anlaşması”.

Kaşıkçı cinayeti anlaşmanın hayata geçirilmesini zora soktu.

Fakat projenin tümüyle rafa kaldırıldığını söylemek için henüz erken.

Birincisi, konumu ciddi şekilde sarsılsa da Muhammed Bin Selman’ın veliahtlıktan azledilmesi kesin değil.

İkincisi, olası bir veliaht değişikliğinde koltuğa oturacak isim de yine “Yüzyılın Anlaşması” projesine destek verebilir.

ABD Başkanı Donald Trump, Washington Post’a yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nden vazgeçmek istemediğini göstererek, “Orada İsrail’i korumaya yardım edecek başka kimsemiz yok” dedi.

Muhammed Bin Selman da bu durumun farkında ve kendi lehine kullanmakta kararlı.

Suudi Arabistan medyasında önceki gün ilginç bir haber vardı.

Riyad’ın Güvenlik Konseyi’nden İsrail’i işgal ettiği Filistin topraklarından çekilmeye zorlamasını istediği belirtiliyordu.

Haberde yer alan, “Filistin davası, Suudi Arabistan’ın birinci davasıdır ve Filistin halkı başkenti Kudüs olan bağımsız devletini kurana kadar da öyle olmaya devam edecek” ifadesi dikkat çekiciydi.

Bu ve benzeri haberlerin Amerika ve İsrail’e “Siz bizi savunmazsanız biz de sizin projenize destek vermeyiz” mesajı olduğunu söylersek yanlış olmaz.

Kaşıkçı cinayetinde oklar azmettirici olarak Suudi Arabistan Veliaht Prensi’ni gösteriyor.

Fakat Muhammed Bin Selman gerekirse en yakın adamlarını kurban vererek paçayı kurtarma çabasında.

Başına saksı düşmüş gibi “Suudi Arabistan’da Kral Selman ve ben, Türkiye’de Erdoğan olduğu sürece iki ülke arasındaki ilişkileri kimse bozamaz” diyerek Erdoğan güzellemesi yapması da o çabanın bir parçası.

Cumhurbaşkanı, dün Ekim ayı Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda gayet net konuştu.

Türkiye, Suudi Arabistan’ın – ipin ucu kime dokunursa dokunsun – tüm gerçekleri açıklamasını ve cinayete karışan herkesin cezalandırılmasını istiyor.

Kaşıkçı’yı öldürdüklerini itiraf edenler, cesedinin nerede olduğunu hâlâ söylemiş değiller.

Bunun tek bir anlamı var:

Cesedin, parçalarının veya asitle yok edilmişse kalıntılarının incelenmesinden korkuyorlar.

Kaşıkçı cinayeti davasında adaletin tecellisi için sonuna kadar ısrar edilmeli.

Muhammed Bin Selman’ı kurtarma amacıyla gerçeklerin gizlenmesinin “Yüzyılın Anlaşması” projesine destek anlamına geleceği de unutulmamalı.