Lübnan Başbakanı Necip Mikati’nin birkaç gün içinde İsrail ile ateşkes anlaşması imzalanabileceği yönündeki açıklaması ve İsrail medyasının anlaşma taslağı olduğu öne sürülen bir belge yayınlaması dikkatleri yeniden Lübnan’a çekti.

Litani Nehri’nin güneyinde Lübnan ordusundan ve Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü’nden (UNIFIL) başka hiçbir silahlı grubun bulunmaması gerektiğini söyleyen Mikati, “Lübnan cephesini Gazze cephesinden ayırmada geç kaldı” diyerek Hizbullah’ı eleştirdi.

Lübnan Başbakanı Hizbullah’ın Litani Nehri’nin kuzeyine çekilmesi ve örgüt ile Hizbullah arasında sağlanmaya çalışılan ateşkesin Gazze Şeridi’yle ilişkilendirilmemesi gerektiği görüşünde.

Hizbullah’ın yeni lideri Naim Kasım ise ilk açıklamasında Gazze’ye destek olmaya ve İsrail ile savaşmaya devam edeceklerini söyledi.

Lübnan Başbakanı ve Hizbullah lideri arasındaki görüş farklılığı birkaç gün içinde ateşkes anlaşması imzalanabileceği yönündeki beklentilerin gerçekçi olmadığına işaret ediyor.

İsrail medyasında yayınlanan taslak da Naim Kasım’ın açıklamalarıyla çelişiyor.

Taslakta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1701 sayılı kararının tam olarak uygulanacağı belirtiliyor ve Gazze Şeridi’yle ilgili herhangi bir madde yer almıyor.

Ancak Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, medyaya yansıyan taslağın ateşkes müzakerelerinin mevcut hâlini yansıtmadığı ifade edildi.

ABD Başkanı Joe Biden’ın Kıdemli Danışmanı Amos Hochstein’in önerileriyle hazırlandığı söylenen taslak büyük ihtimalle İsrail tarafından da reddedilecek.

Çünkü Netanyahu mevcut koşulların Hizbullah’ın silahsızlandırılması ve denklem dışına çıkarılması için büyük bir fırsat sunduğuna inanıyor.

Bununla birlikte savaşın yayılmasını istemeyen ABD’nin uygulayacağı baskı ve Lübnan’dan İsrail’e artık herhangi bir tehdit gelmeyeceği yönünde vereceği güvence Netanyahu’nun anlaşmayı kabul etmesini sağlayabilir.

Amos Hochstein ve Brett McGurk ile görüşen Netanyahu’nun “Lübnan’da vakti gelmeden önce bir anlaşma imzalanması için baskı var” şeklindeki açıklaması Lübnan’da ateşkes için İsrail’e baskı yapıldığının itirafı niteliğinde.

Hochstein ve McGurk’ün İsrail Başbakanı’yla görüştükten sonra Beyrut’a uğramadan Washington’a dönmeleri de Netanyahu’dan istedikleri cevabı alamadıklarını gösteriyor.

Hizbullah’a gelince; taslaktaki gibi bir ateşkes anlaşmasını kabul etmenin de reddetmenin de bir bedeli var.

Lübnan’da sadece Hizbullah muhalifleri değil, yakın geçmişte örgütle ittifak hâlinde olan Özgür Yurtsever Hareket gibi gruplar da savaşın devam etmesine ve ateşkesin Gazze’yle ilişkilendirilmesine karşı.

Kara operasyonunda ciddi kayıplar veren İsrail ordusunun hava saldırılarıyla yakıp yıkmaya ve köyleri boşaltarak buradaki insanları göç etmeye mecbur bırakması örgütü ateşkese zorlayan bir başka etken.

Öte yandan Gazze Şeridi’nde ateşkes sağlanmadan Hizbullah’ın Lübnan’da ateşkese razı olması, örgütün “Gazze’ye destek” iddiasının ve “direniş sahalarının birliği” teorisinin asılsız olduğu anlamına gelecek.

Netanyahu en büyük hedefinin İran’ın nükleer silah elde etmesini engellemek olduğunu söylerken Hizbullah’ın İsrail ile uzun süreli ve bağlayıcı bir ateşkes anlaşmasını kabul etmesi de örgütün varlık sebebiyle ters düşer.