Ülkedeki herkes geleceğimizi belirleyecek olan 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine odaklanmış durumda. Bugüne kadar muhalefetin ortak söylemi “Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı birlik” olunacağı yönündeydi. Ancak bugün karşımıza çıkan tablo bambaşka.
Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu olarak açıklandıktan sonra, ortaya başka başka yeni ittifak ve aday isimleri çıktı. Adaylar arasında bu yarışta muhalefet cephesinde Kemal Kılıçdaroğlu'nu en çok zorlayacak iki isim kuşkusuz Memleket Partisi'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce ve Zafer Partisi'nin de dâhil olduğu 5 partili Ata İttifakı'nın adayı Sinan Oğan.
Peki, bu yeni adaylar seçim denklemini ne yönde değiştirecek?
Erdoğan karşısındaki adayların seçimi 1. turda kazanması sıfıra yakın
Öncelikle adayların çeşitlenmesiyle, oylar bölünecek. Bu da demek oluyor ki bir kesimin sürekli dillendirdiği gibi Erdoğan'a karşı muhalif bir adayın 1. turda seçimi kazanma ihtimali de ortadan kalktı. Bir başka hesaba katılması gereken durum ise, ortaya çıkan yeni aday ve ittifaklarının Cumhur İttifakı'nın değil de Millet İttifakı'nın seçmen tabanının oylarını bölecek olması. Nedenine gelince Millet İttifakı'nın HDP ile adı konulmamış flörtleşmesinden rahatsızlık duyan kesimin uzun süredir kendisine alternatif arayışı içinde olmasını gösterebiliriz. Erdoğan karşısında bir adayın 1. turda seçimi kazanma ihtimali bu yeni denklemde sıfıra yakınken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ise muhalif adayların çekişmeleri esnasında seçmen kitlesini genişletip seçimi 1. turda kazanması bir hayli yüksek. Tabii ki sürekli değişen seçim denkleminde 31 Mart’a kadar bazı yeni isimlerin katılması veya geri çekilmesi de bu tahminlerde değişikliklere sebep olabilir.
2. turun gidişatını parti ve ittifakların hangi adayı destekleyeceği belirleyecek
Peki, seçim 2. tura kalırsa neler yaşanır? Öncelikle seçimin gidişatını mutlaka 1. turda kimin ne kadar oy aldığı belirleyecektir. Örnek vermek gerekirse Kemal Kılıçdaroğlu ve Muharrem İnce arasındaki oy farkı çok önemli değilse, bu durum 2. turda Kılıçdaroğlu'na desteği önemli derecede sarsabilir.
Bir diğer etken de tabii ki farklı parti ve ittifakların ikinci turda hangi adaya destek verecekleri. Şu anda, “bütün muhalifler doğrudan Erdoğan karşısındaki adaya oy verir” tarzında bir düşünceye sahip olunsa da, aslında bu pek de doğru bir yaklaşım değil. Çünkü muhaliflerin bir aday üzerinde birleşmesi bu kadar kolay olsaydı bunu hemen yapıp 1. turdaki konumlarını sağlamlaştırırlardı. Bir de 1. turda Erdoğan yüksek oy elde eder ve seçmenlerin tuttuğu muhalif aday onları hayal kırıklığına uğratırsa seçmen sandığa küsüp 2. turda oy da vermeyebilir.
Kısaca mevcut yeni denklemde her iki turda da Erdoğan'ın seçimi kazanma ihtimali çok daha yüksek gözüküyor.
Türkiye kaderini belirleyecekken dünyanın da gidişatı değişiyor
Türkiye seçimlere odaklanmışken ve yıkıcı depremlerden sonra bir de Şanlıurfa ve Adıyaman’da meydana gelen sel felaketiyle de sarsılmışken, dünyada da önemli gelişmeler yaşanıyor. Bütün dünyayı yakından ilgilendiren bir gelişme, ABD’de 15 yılın en büyük banka iflasının yaşanması. Ülkenin 16'ncı büyük bankası olan Silicon Valley Bank'tan sonra, özellikle kripto işlemlere aracılık eden Signature Bank da iflas etti. ABD’deki bu iflas dalgası dünyanın diğer kesimlerini de etkiliyor. Şimdiden Avrupa borsasında sert düşüş yaşandı. Crédit Suisse'nin hisse fiyatındaki değer kaybı yüzde 25'e ulaşırken, BNP Paribas (yüzde 10,5) ve Société Géneéale (yüzde 10,2) gibi Avrupa'nın diğer önemli bankalarındaki düşüşler de hız kazandı.
Dünyayı ilgilendiren bir diğer önemli gelişme ise, Rus savaş uçaklarının düşürdüğü ABD SİHA'sından sonra ABD'nin nasıl tepki vereceği. İki ülke arasında tansiyon sürerken Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna arasında imzalanan Tahıl Koridoru Anlaşması’nın uzatılması için attığı yapıcı adımlardan sonra, Rusya, anlaşmanın 60 gün daha uzatılmasını kabul etti.
Bizi ilgilendiren bir diğer ilginç bilgi ise, Rusya ile AB arasındaki ticarette son 8 yılın rekoru kırıldı. Ayrıca, AB ülkelerinin Rusya’dan mal ithalatı tarihin en yüksek seviyesine ulaştı. Sürekli ülkemizi Rusya’ya uygulanan yaptırımları delmekle suçlayan AB ülkelerinin yaptırımlara rağmen bu rakamlara nasıl ulaştığı ise meçhul. Yorumu sizlere bırakıyorum.