Türkiye’ye yakın coğrafyada yaşanan sıcak gelişmeler nedeniyle Yemen gibi nispeten uzak bölgelerde olup bitenler gündemde kendine yer bulamıyor.

Oysa oralarda da bölgeyi sağlıklı bir şekilde okuyabilmek için dikkatlerden kaçırılmaması gereken olaylar oluyor.

Arap Baharı’yla birlikte Yemen’de de devrim rüzgarları esmeye başlamış ve Ali Abdullah Salih Haziran 2011’de uğradığı saldırıda ağır yaralanmıştı.

O gün Yemen diktatörünün imdadına Suudi Arabistan koşmuş ve Riyad’a getirilen Salih tedavi edildikten bir süre sonra ülkesine geri dönmüştü.

Ali Abdullah Salih, daha sonra İran’ın desteklediği Husilerle ittifak yaparak Riyad öncülüğündeki Körfez koalisyonuna karşı savaşmaya başladı.

El Arabiya’nın internet sitesinde önceki gün yayınlanan habere göre Suudi Arabistan, Yemenli devrik diktatörün hayatını kurtarmak için ikinci kez devreye girdi.

Salih’in sağlık durumu aniden kötüleşince Suudi Arabistan’ın izniyle Rus doktorlardan oluşan özel bir ekip Sana’ya gitti ve Yemen’in devrik diktatörünü ameliyat etti.

Haberde ayrıca, ameliyatın başarılı geçtiği ve Salih’in sağlık durumunun iyi olduğu da belirtildi.

Riyad’ın bu adımı “Suudi Arabistan Yemen’deki eski müttefikine geri mi dönüyor?” sorusunun gündeme gelmesine neden oldu.

Suudi Arabistan, Husiler-Ali Abdullah Salih ittifakına karşı bugüne kadar Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbi Mansur Hadi’yi destekledi.

Hadi, uzun süredir Riyad’da ikamet ediyor.

Fakat bu ikametin artık “zorunlu ikamet”e dönüştüğü iddiası var.

Nobel ödüllü Yemenli kadın aktivist Tevekkül Kerman, 24 Eylül’de Twitter’da yaptığı açıklamada, Hadi’nin Körfez koalisyonu tarafından Riyad’da zorunlu ikamete tabi tutulduğunu ve Aden’e dönmesine izin verilmediğini öne sürerek, “Faşist darbeyle koalisyonun ne farkı var?” diye sormuştu.

Kerman, bir gün önce de Birleşik Arap Emirlikleri’nin Aden’de sahil güvenlik binalarını meşru Yemen yönetimine teslim etmeyi reddettiğini belirterek, BAE kontrolündeki güçlerin her gün daha fazla ilerlemesini “gaflet anında Yemen’e gelen işgal” olarak niteledi.

Yemenli kadın aktivist, Hadi’nin, hükümetin ve Yemenli grupların çok geç olmadan BAE işgaline son vermeleri gerektiğini yazdı.

Hadi’nin Aden’e dönmesine özellikle BAE karşı çıkıyor.

Çünkü BAE’nin Yemen’le ilgili planları farklı.

Abu Dhabi, Yemen’in bölünmesi pahasına da olsa Güney Yemen’in ve önemli bir liman kenti olan Aden’in tamamen kendi kontrolünde olmasını istiyor.

Aden’de geçtiğimiz günlerde Müslüman Kardeşler Cemaati’nin Yemen kolunu temsil eden Islah Partisi liderleri gözaltına alındı ve binaları yakıldı.

Islah Partisi, liderlerine yönelik keyfi operasyonlardan ve parti binalarının yakılmasından BAE’ye yakın Aden polisini sorumlu tuttu.

Daha da ötesi, El Quds El Arabi gazetesine konuşan Yemenli bir yetkili, BAE’nin, politikalarına karşı çıkan Yemenli yetkilileri tasfiye için “suikast timi” kurduğunu ve bununla ilgili ellerinde ses kayıtları olduğunu söyledi.

Yemenli üst düzey emniyet müdürlerinden Hüseyin Kamata’yı Aden’de bir otelde öldürenlerin BAE askerlerinin kontrolündeki Aden Havaalanı’ndan geldiklerini öne sürdü.

Genel tabloya baktığımız zaman şunu görüyoruz:

Abu Dhabi Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayed’in Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman üzerindeki etkisi Suudi Arabistan’ın Yemen politikasına da yansımış.

Riyad’ın Hadi’ye sahip çıkmayışının veya çıkamayışının ve koalisyon üzerindeki etkisinin zayıflamasının başka bir anlamı yok.