Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen’in ABD’de hayatını kaybettiği haberi Türkiye’de olduğu gibi Arap sokağında da örgütün gerçek yüzünü fark edenlerce sevinçle karşılandı.
FETÖ, ülkemizde sayılamayacak suçlar işledi, binlerce genci zehirledi, vatana ve millete ihanet ederek 15 Temmuz 2016’da halk iradesine darbe yapmaya kalkıştı.
Ancak unutmamak gerekir ki CIA tarafından bir proje olarak kurulup desteklenen örgütün hedefi Türkiye’yle sınırlı değil.
Uzak Doğu’dan ve Orta Asya’dan Afrika ve Amerika kıtalarına kadar birçok ülkede faaliyetleri vardı.
Dünyanın dört bir köşesinde olduğu gibi Arap ülkelerinde de gençleri mankurtlaştırarak örgüte köle yapmak ve ABD’nin küresel çıkarlarına hizmet ettirmek için çalışıyordu.
O faaliyetlerin birçoğu Ankara’nın kararlılığı ve Türkiye Maarif Vakfı’nın açtığı okullar sayesinde ciddi anlamda geriledi.
FETÖ’nün maskesinin Türkiye’de tamamen düşmesi, o ülkelerde de daha önce örgüte sempati duyan samimi insanların gerçekleri görmesine vesile oldu.
Örgüt, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Arap ülkelerinde de faaliyetlerini “Türk” imajının arkasına gizliyor, insanların Türkiye’ye duyduğu sevgi ve güveni istismar ediyordu.
Moritanyalı bir akademisyen yıllar önce Türklerin, ülkesinde özel üniversite açmalarını istediklerini söylemişti.
“Türkler” dediği FETÖ’den başkası değildi.
“İran açacağına Türkiye açsın” diyordu.
FETÖ’nün örgüte eleman devşirmek için açtığı ve “Türk okulları” diye propagandasını yaptığı eğitim kurumlarını Türkiye’ye hizmet eden okullar zannediyordu.
Örgüt, Arapları kendine çekmek için gençler arasında sevilen Suudi Arabistanlı Selman el-Avde gibi ünlü isimleri -görüşlerini benimsemese bile- kullanıyordu.
Gülen’in onlarla yazışmaları, Batılı dostlarını rahatsız edebileceği için örgütün sadece Arap dünyasına hitap eden medya organlarında yayınlanıyordu.
Hain darbe girişimine kadar örgütün kurduğu kumpasları “AK Parti ve cemaat arasında yaşanan siyasi görüş ayrılıkları” zannedenler oldu.
Hatta hükûmete ve örgüte anlaşmazlıkları bir yana bırakıp yeniden birlik olma çağrısı yapanlar dahi çıktı.
Fakat kanlı darbe girişimi örgütün o güne kadar saklamayı başardığı çirkin yüzünü tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi ve FETÖ’nün eğitim faaliyetlerine odaklanmış ılımlı bir İslami cemaat olmadığını çok açık bir şekilde gösterdi.
Darbe girişiminden sonra Arap ülkelerinde FETÖ’yü savunanlar ve haklı bulanlar ya örgütle bağlantısı olan kimselerdi ya da sırf Türkiye ve Erdoğan düşmanlıklarından bunu yapıyorlardı.
FETÖ, maskesi düşmeden çok önce insani yardım ve eğitim bahanesiyle Gazze Şeridi’ne de girme girişiminde bulunmuştu.
Ancak Hamas buna engel oldu.
Filistinli direniş liderlerinin o günlerde ne kadar isabetli bir karar verdiklerini bugün çok daha iyi anlıyoruz.
Fetullah Gülen öldü.
Türkiye’ye, İslam’a ve insanlığa verdiği zararların hesabı öbür dünyada elbette kendisinden sorulacak.
Ancak FETÖ’yle mücadeleye bitmiş gözüyle bakılmamalı.
Örgütün renklendirilerek çeşitli partilere ve cemaatlere dağıtılmış kripto elemanları en iyi bildikleri şeyi yapmaya, fitne ve fesada devam ediyorlar.
İsrail dostu oldukları hâlde Gazze’deki katliamları bile Türkiye aleyhine istismar etmekten çekinmiyorlar.