15 Temmuz’un ardından medyayı taradığımda gördüm ki medyada ‘millî duruş’ kapsamında yekvucüt bir duruş söz konusu değil.

Nasıl olsun ki?

Darbe girişimi gecesinde FETÖ’cü militanlara alkış tutanlar, 15 Temmuz’un hatırasına nasıl sahip çıkabilirdi ki?

15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nü görmezden gelen medya ve siyaset çevrelerinin sükût-u hayali çok büyük!

Yenilmiş hissediyorlar.

Milletimizin darbe geleneğine karşı çıkması ve darbecileri bozguna uğratması büyük iş!

Şu bir gerçek, ABD’nin kayığına binmiş ve bir şekilde ABD’den aldığı vaatlerle meşru ya da gayrimeşru faaliyetlerin içindeki herkes FETÖ’den medet umdu.

FETÖ başarsaydı bu kitle, makam ve mevki sahibi olacaktı.

15 Temmuz’da marketlerde kuyruk olanlar, tanklara ıslıklarıyla eşlik edenler, tankların arasından geçip belediye başkanının evinde kahve içerken darbenin tamamlanmasını bekleyenler…

Kim bunlar?

1909’da Abdülhamid Han’ı darbeyle tahttan indirenler kim ise bugün de yine Erdoğan karşısında hizalanan çok çeşitli ittifak, benzer şekilde aynıdır.

Batı Bloku ve siyonistlerin içerideki aparatları, dindar karşıtı köksüzler ve kişisel ikballeri için vatanını satanlar…

Milletin zaferi elde etmesi ve o gece yaşananlar, bize bir kere daha gösterdi ki halk olarak yekvücut değiliz.

Evet, çoğunluğuz ama bütünün içindeki diğer kesim ve kitleleri hiç küçümsememeliyiz.

Yüz yıldır büyük bir mücadele ve çekişme söz konusu.

İktidar olmak ve muktedirlik, bu ülkede çok şeyi değiştiriyor.

İşte o nedenle siyaset, medya, sivil toplum, sermaye ve askerî faaliyetlere yön verenler ve gücü elinde bulunduranların etkinliği, dehşetengiz bir öneme sahip.

Sanmayın ki İsrail ordusuna katılıp Gazze’de katliam yapıp geldikten sonra bu sözde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ülkemiz lehine tutum sergilesin…

Bu ve benzerleri bir sürü klik var.

Hepsi de kendi içlerinde çok tutarlı ve çok istikrarlı biçimde mesafe katetmek için gayret sarf ediyorlar.

Anadolu çocukları da en az onlar kadar sebat içinde olmalı ve çalışkanlık sergilemeli.

Aldığımız mesafe, tüm çürüklere rağmen içimizdeki samimi Müslümanların yol yürümesiyle alakalıdır.

Gerek savunma sanayisi gerek siyaset ve gerekse diğer tüm alanlardaki varlığımız, işte bu düsturla neşv-ü nema bulmaktadır.

İstiklal Savaşı’nda içerdeki iş birlikçi ve hainlere rağmen nasıl zafer elde edildiyse bugün de yine içerideki her çeşit kliğe rağmen bayrağı yükseltmeye devam edeceğiz.