15 Temmuz’da yaşadıklarımızı tekrar tekrar düşündükçe inanmakta zorluk çekiyorum. Ben ve benim akranım olanların belki de buna benzer olayları ya yaşamadığımızdan ya da o zamanlar olanları bihakkın hatırlayamadığımızdanbu vahşet ihanet karşısında şimdi bile hissettiğimiz en baskın his hayret sanırım. Ama elhamdülillah sahiplerinin emirleriyle devleti yıkacaklarını ve hiçbir şekilde mağlup edemedikleri bu aziz milleti ihanetle yeneceklerini sanan tasmalı ve satılmış hainlerin hileleri de planları da kendi başlarına döndü. Ve Allah kendine inanan O’nun davasına asırlardır sahip çıkan bu milleti düşmanın, hainin karşısında muzaffer kıldı. Buna binlerce, yüz binlerce şükretsek yine az. Ama tek vazifemiz bu değil. Bu olanları unutmamak ve unutturmamak hainin kim kahramanın kim olduğunu bizden sonrakilere de her fırsatta anlatmak zorundayız.

            15 Temmuz’dan hemen sonra şöyle yazmıştım.

Güzel ülkem! Bu günleri unutma!Gevşeme, unutma, sinme! Zira bu topraklarda yaşamak dikenin üstünde uyumaktır, bu topraklarda yaşamak ateşin üstünde yürümektir. Tarihin her vaktinde böyleydi ve yine böyle.  Ve kendimize itiraf edelim ki; gevşedik, unuttuk ve sindik. Daha evvel olanları, şanlı ecdadımızın davasını, gayesini, mefkûresini yaşamadık, yaşatmadık, hatırlamadık, hatırlatmadık, gençliğe ve gençlere anlatamadık. Bizden ziyade “onlara” benzedik, “onlar” gibi davrandık. Ve işte bu “keşke hiç olmasaydı” dediğimiz şer de bir hayır doğurdu, silkindik kendimize geldik ve hatırladık. Acı oldu, canımız yandı, içimize ateş düştü ama kim olduğumuzu hatırladık.

Sahipsiz olan memleketin batması haktır

Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır

Bundan bilmem kaç sene sonra tarih kitapları bu günleri yazacak, insanlar bu günleri konuşacak, bir destan olacak belki de bütün bu olanlar ve o tarihin, o destanın en büyük kahramanları tankların önünde yüzükoyun yatanlar, geceleri sabahlara değin kucaklarında çocuklarıyla vatanları için zalimlere karşı duranlar, “bir bacak nedir ki? Vatana feda olsun” diyen ablamız, bir tankın altından diğerinin altına koşan abimiz, “ben sizin dedenizim, yapmayın evladım” diyerek zalimlerin karşısında durup da gazi olan yetmiş yaşındaki amcamız olacak.

Mahzun olma! Artık senin de torunlarına anlatacağın bir destanın var…

Mübarek olsun…

İşte şimdi bu destanı gururla anlatma vaktidir. Bu memleket için, bu millet için eli silahlı hainlerin karşısına korkmadan ve tereddüt etmeden yalın ayak çıkanları, bir hainin mermisiyle sırtından vurulup da şehit düşen oğlunun son anına kucağındayken şahit olanları, bir tankın altından çıkıp diğer bir tankın altına atılanları, anaları, babaları, abileri, ablaları, kardeşleri, çocukları, yaşlıları hâsılı bu milletin kahraman evlatlarını hiçbir an unutmamalı ve asla unutturmamalıyız.

Aynı cümleyi tekrar söylüyorum:

Benim güzel ülkem, şerefli milletim… Hüzünlen belki lakin dimdik, onurlu ve gururlu ol. Zira torunlarına anlatacağın bir destanın daha var artık.

Mübarek olsun ve şehitlerimizin ruhları şâd olsun.