Osmanlı İmparatorluğunun küllerinden dirilen Türkiye Cumhuriyeti 2023 yılında 100 yaşına giriyor.
Batı emperyalizminin ve sömürgeciliğinin tüm dünyayı tahakkümü altına aldığı coğrafi keşiflerle birlikte başlayan 400 yıllık bir yangından kurtardığımız toprak parçasının adı Türkiye Cumhuriyeti.
Geçtiğimiz yüz yıl boyunca küllerinden dirilen Türkiye Cumhuriyeti kendisini, altyapısını, demokrasisini inşa etmeye çalıştı.
Darbeler ve PKK ile FETÖ gibi örgütlerle bu gidişat durdurulmaya, Türkiye dizginlenmeye çalışıldı.
Bu yüzyılın son 20 yılında yaptığı atılımla Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüz yılına iddialı bir şekilde giriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı son konuşmada bu iddianın adını koydu ve 21. yüzyılın Türkiye yüzyılı olacağını ilan etti.
Yani aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin yeni büyük hedefini, yani Grand stratejisini dünyaya ilan etti: çoktan bölgesel bir güç hâline gelmiş olan Türkiye’nin küresel bir güç konumuna yükselmesi.
Türkiye önümüzdeki 80 senede önünde koyduğu hedeflerine ulaştığı takdirde, 22. yüzyıl Türkiye’nin yeniden belirleyici ve düzen koyucu bir aktör olarak tarih sahnesine döndüğü bir yüzyıl olabilir.
Bunun ayak seslerini şimdiden duymaya başladık.
Bir devrimin şafağındayız.
Mesela teknoloji ithal eden bir ülkeden teknoloji üreten ve başarılı şekilde ihraç eden bir ülke konumuna geliyoruz.
Savunma sanayimizin yüksek teknoloji ürünü deniz, hava ve kara araçları üretmedeki başarısı artık inkâr edilemez bir gerçek.
Önümüzdeki on yıl take off pozisyonunda olan savunma sanayimiz için kritik.
Siyasi iradenin hâlihazırdaki desteği devam ettiği takdirde Türkiye’yi artık neredeyse tamamen bağımsızlaştıracak projeler önümüzdeki on yılda hayata geçecek.
Sadece silah sistemleri alanında değil aynı zamanda savaş sahasında da yeni doktrinler oluşturan ve başarı ile uygulayan bir ülke konumuna geldik.
Türk SİHA’larının başarısı buradan geliyor.
Diğer taraftan sivil alanda da Türkiye, teknoloji üretmeye yönelmiş durumda. TOGG projesi bu açıdan oldukça önemli ve sembol bir proje.
Türkiye montaj sanayisinden; sınai ve fikrî mülkiyet hakları kendisine ait, geleceğin teknolojisi elektrikli otomobil ile yerli ve millî bir sanayiye geçiyor.
Aynı zamanda diplomasi alanında ağırlık merkezi, Avrupa’dan Türkiye’ye kayıyor. Ukrayna savaşı sırasında Türkiye’nin küresel olarak takdir edilen tahıl koridoru ve esir değişimi gibi diplomatik başarıları bunun en bariz örnekleri.
Tüm doğumlar gibi bu süreç de sancılı ve kolay olmayacağı kesin. Ama Türkiye’nin bunu başaracak genç ve dinamik bir nüfusu ve güçlü bir altyapısı var.