Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün Yıldız Sarayı Mabeyn Köşkü’nde İslami Direniş Hareketi “Hamas” lideri Halid Meşal’i kabul etti.

Meşal’in Erdoğan’a bölgedeki gelişmeler hakkında bilgi verdiği ifade edilen görüşmede hiç şüphesiz İsrail tarafından sızdırılan ve Türkiye ile ilişkilerin yeniden normalleşmesinin an meselesi olduğunu iddia eden haberler de gündeme geldi.

Konuşulanların ayrıntılarını bilmiyoruz.

Fakat herhangi bir adım atılmadan önce Filistin tarafının görüşüne kulak verilmesi ve o görüşün dikkate alınması önemli.

Çünkü her ne kadar konu Türkiye- İsrail ilişkileri olsa da Filistinlileri doğrudan ilgilendiriyor.

Birincisi, İsrail’e ait olduğu ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya sevk edileceği söylenen gaz gerçekte Filistinlilerin gazı.

Adına “İsrail” denilen gayri meşru varlık, o topraklarda sadece işgalci olarak bulunuyor.

Kudüs’ün doğusu ve batısı, Filistin topraklarının her bir karışı, sahilleri ve hava sahası, yeraltı ve yer üstü zenginlikleri gerçekte işgalcilere değil Filistin halkına ait.

Bu gerçek hiçbir zaman değişmeyecek.

İsrail’in o bölgeden gaz çıkarıp Avrupa’ya satması gasptır, hırsızlıktır.

Bu hırsızlıktan gelecek paraların da daha çok Filistinli öldürmede kullanılacağı unutulmamalı.

İkincisi, Türkiye’nin ilişkilerin normalleşmesi için ileri sürdüğü “Gazze Şeridi’ne uygulanan ablukanın kaldırılması” şartı.

Bu şart da doğrudan Gazze halkını ilgilendiriyor ve Türkiye bu şarttan kesinlikle geri adım atmamalı.

İsrail, ablukayı kaldırmış gibi görünmek için Gazze Şeridi’ne girişine izin verilen malların listesini genişletebilir.

Bu şu demektir:

“Ben Gazze halkını hapis tutacağım; fakat cezaevine dışarıdan daha fazla ihtiyaç maddesi girişine izin vereceğim.”

Oysa Gazzeliler, ablukanın kaldırılmasını ve Gazze Şeridi’nin büyük bir cezaevi olmaktan çıkarılmasını istiyor.

Bunun tek yolu da Gazze’ye deniz veya hava yolunun açılması.

Gazze halkının limandan veya havaalanından dış dünyaya özgürce çıkış yapabilmesi gerekir.

Bu gerçekleşmeden Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesi “Gazze Şeridi’ne uygulanan ablukanın kaldırılması” şartından geri adım atmak anlamına gelir.

Ayrıca Türkiye’nin İslam dünyasındaki imajına, güvenilirliğine, misyonuna ve hedeflerine de darbe vurur.

Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşeceği haberi, Arap sokağında en çok yeminli Erdoğan düşmanlarını sevindirdi.

Rusya’yla yaşanan krizin Ankara’yı köşeye sıkıştırdığı ve bu nedenle İsrail ile ilişkileri düzeltmek istediği yorumları yapıldı.

Tam bu sırada Mısır’dan gelen “İlişkileri düzeltmek istiyoruz” açıklaması da dikkat çekici.

Suudi Arabistan, Türkiye-BAE ve Türkiye-Mısır ilişkilerinin onarılması için devrede.

Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilişkilerin normalleşmesi için ileri sürdüğü şartların kabul edilmesi beklenmemeli.

Bu durumda ilişkilerin düzelebilmesi için Türkiye’nin şartlarından vazgeçmesi ve darbeyi meşru kabul etmesi gerekiyor.

Başika’daki askerlerimizi geri çekmeyeceğimizi tüm dünyaya ilan ettik.

Erdoğan, Türkmenistan ziyareti öncesi havaalanında yaptığı açıklamada “Askerlerimizi çekmeyeceğiz” dedi.

Şimdi ise Obama’nın isteği üzerine askerlerimizi geri çekeceğimiz söyleniyor.

Türkiye- İsrail ilişkilerinin ve Türkiye-Mısır ilişkilerinin normalleşmesi için ileri sürdüğümüz şartlardan da vaz mı geçeceğiz?

O kadar zor durumda mıyız?