Geçen haftaki yazı da Topkapı Sarayı’nı teşehhüt miktarı anlatmaya çalıştım ancak yazacaklar bitmeyince bu hafta size bazı ilginç notlar daha aktaracağım. Birazda Arkeoloji Müzesi’nden söz edeceğim.

Akide şekerinden lokuma damak tadı

Ulufe dağıtım törenlerinden sonra “akide şekeri” ikram edilerek padişaha bağımlılık bildirilirmiş. Dağıtılan şeker çok sert olduğu için padişah bunun daha yumuşak olanının yapmasını ister. Sarayın aşçısı daha yumuşak olan  “Rahat ul-hulkum” yani “boğaz rahatlatan” olarak adlandırılan, bir müddet sonra Rahat Lokum adını alan şekeri imal eder. Bugün lokum olarak yediğimiz ve dünyaca meşhur markamızın kısa hikâyesi işte böyle.

Divan-ı Hümayun

İkinci avlunun sol tarafında Divan-ı Hümayun bulunuyor.  Divanhane denen bu bölümde devlet işleri konuşuluyordu. Bir nevi bakanlar kurulu toplantısı yapılıyordu.

Padişah toplantılara katılırsa oturacağı yer özel bir kumaşla belirlenmiş.  Bu toplantılar çoğunlukla Sadrazam’ın başkanlığında vezirler, Anadolu ve Rumeli Kazaskerleri, Anadolu ve Rumeli Defterdarı ve Nişancı’nın katılımıyla yapılıyordu. Padişah toplantıları salonu yukarıdan gören kafesli bir pencerenin arkasından izliyordu. Eğer alınan kararı beğenmezse kafesin çitlerine vurarak kararın yeniden gözden geçirilmesini isterdi.  Heyet padişahın ne zaman onları dinlediğini bilmediği için her zaman padişah varmış gibi toplantı yapılırdı.

Üçüncü kapı Babüssaade (Saadet Kapısı)

Bu kapının önünde padişahların Cülus törenleri yapılırdı. Babüssaade Kapısı’ndan girince üçüncü avlu olan Enderun Meydanı’na girilir.  Kapıdan girince karşınıza Arz Odası çıkıyor. Yabancı heyetler burada kabul ediliyor. Kapı girişlerinde sultanlar tarafından yazılan hatlı levhalar dikkat çekiyor.  Bu bölüm padişahın haremi olarak kabul edilir. Burada Enderun Kütüphanesi ve Enderun Mescidi bulunmaktadır.

Has Oda (Mukaddes Emanetler Dairesi)

Peygamber’imize, diğer peygamberlere, halifelere ait çok sayıda emanet bu bölümde sergileniyor… Yavuz Sultan Selim Han Mısır’ı fethettikten sonra halife olarak emanetleri buraya getirmiş.

Dördüncü Avlu

Sonradan yapılmış Revan Köşk’ü, Bağdat Köşk’ü, Mecidiye Köşk’ü,  Sünnet Odası bulunmaktadır.

Müze-i Hümayun’dan ArkeolojiMüzesi’ne

1869 yılında Müze-i Hümayun kurulmasına karar verilir. Çeşitli çalışmalardan sonra 1891 yılında müze binası olarak yapılan görkemli yapılarda Arkeoloji Müzesi açılır. Müzenin müdürü Osman Hamdi Bey Anadolu’da, Lübnan’da yaptığı kazılarda bulunduğu eserleri buraya getirmiştir. Müzenin bahçesinde sergi salonlarında tarihe ışık tutacak çok kıymetli eserler sergileniyor. Topkapı ile Ayasofya’nın arkasında kalan müze hak ettiği ziyaretçiyi toparlayamıyor. İstanbul için olduğu gibi bu tarih hazineler içinde gerekli tanıtım yapıldığı söylenemez.

Arkeoloji Müzesi için de söylenecek çok söz var ama bu yazının boyunu aşar. Küçük ilginç bir notla bitireyim. Müzenin içinde taş binaların, taş lahit ve heykellerin arasında ahşap raflarda bir hazine daha yatıyor. Burası Arkeoloji Kütüphanesi: 75 000 kitabın bulunduğu kütüphane araştırmacılar için büyük imkânlar sunuyor. Tarih sizi çağırıyor, bilgi içinde ibret içinde…