Aklımızı, zekâmızı yok saymayı inatla sürdürüyorsunuz.

Koca ülkeyi aptal yerine koyuyorsunuz.

Hassasiyetinizi, şer konseptine olan sadakatinizi izlemeye devam ediyoruz.

“Alçaklığın da bir sınırı var” dedirtiyor her haberiniz, yorumlama biçiminiz, zaviyeniz…

Size “alçaksınız” diyebilmeyi ne çok isterdim!

Sokak ortasında infazlar yapıp masum insanların kanına giren terör örgütünü “cici çocuk” muamelesiyle Nişantaşı’ndan yurdun dört bir tarafına pazarlayan siz entelektüel teröristler, alçaklıklarınızla emsali görülmemiş işlere imza atıyorsunuz.

İnsanlar ölüyor her gün, kimsenin emniyeti yok, oteller boş, lokantalar kilitli, belli bir saatten sonra sokaklarda in cin top oynuyor.

Nasıl, kısa vade için bu hasıla kafi mi?

İşbirliğiniz ile şehirler, ilçeler, köyler birer savaş alanına döndü. Meydanlara inen, sokağa hâkim olan, kepenk kapattıran, tehdit edenler sizin cici çocuklarınız.

Yol kesip kimlik kontrolü yapıyor, gözlerini kırpmadan öldürüyorlar.

Baskın yapılan her adresten sayısız mühimmat çıkıyor. Sizin ekip “iyi iş” çıkarıyor, sizi mahcup etmiyorlar. 

Havaalanlarında “giden yolcu” bölümü dolu, “gelen” çok az.

Otogarlar da öyle…

Koliler inmiyor, esnaf işyerini açamıyor, çekler ödenmiyor, hayat durmak noktasına geldi.

Nasıl, iyi mi böyle?

Daha kaç insan öldürecek cici çocuklarınız, kaç projeyi sabote edip iş makinelerini yakacaklar, nerde durup düşüneceksiniz, o kahrolası menfaatleriniz için kaç masum beden daha düşecek toprağa?

Sizi tanıyoruz.

Bugünküne benzer sayısız denemeleriniz oldu bu ülkede.

Kolay sabote ettiniz, “isminin açıklanmasını istemeyen askeri bir yetkili”ye dayandırdınız, siyasetçiyi aşağılayıp postallara davetiye çıkardınız.

Türkiye, üzerinde dilediğiniz gibi operasyon yapabileceğiniz bir ülke değil artık, bu ara işiniz epey zor.

Ama meşrebiniz geniş, şeytanın aklına gelmeyen her fitne sizde mevcut.

Peki, nereye çıkmayı umuyorsunuz buradan?

Bu ülkeye ne vaat ediyorsunuz?

Recep Tayyip Erdoğan’a olan düşmanlığınız, onun itikadına, duruşuna, ülke sevgisine duyduğunuz husumetle koca ülkeye “yanarsa yansın” muamelesi yapıyorsunuz.

Sizin idealiniz kim, hangi devre ile kıyas edip Erdoğan’ın ülkeyi getirdiği bu noktaya itiraz ediyorsunuz?

Saray ve diktatör manşetlerinizle her gün kin ve öfke kusuyorsunuz da sizin demokratınız kim?

Dilerseniz kokteyl de yapabilirsiniz.

Terör soslu koalisyon?

Deyin ne diyecekseniz.

Ateşe saldığınız, evlatlarını katlettiğiniz bu halkla mertçe konuşun.

CHP-MHP ve bilumum müflis siyaset esnafından umudu kesince “kurtarıcı diye PKK’ya sarıldık” deyin.

“PKK, bu amaca hizmet ettiği sürece asker, polis, sivil öldürebilir, bizce mahsuru yok” deyin.

Aslında diyorsunuz. Suskunluğunuzla, habbeyi kubbe yaparak bazen de görmezden gelerek bu maksada hizmet ediyorsunuz.

Sahi siz kimsiniz?

Keşke bir kavme mensup olsaydınız.

Belki oradan, “atalarınız diyor ki” diyebileceğimiz bir tarih kesitinden seslenebilirdik size.

Bir dininiz, manevi bir değeriniz olsaydı keşke. Haram-helal üzerinden konuşabilirdik.

Logosunda “Türkiye Türklerindir” i dalgalandıranların geldikleri yer arasındaki mesafeyi dinle, milliyetle, insanlıkla anlamak imkânı var mıdır?

Neyse.. Sözün, vicdana çağrı yapan haykırışların muhitinizde bir tesiri olacağını sanmak ahmaklığına girmeden diyelim diyeceğimizi.

Evet.. siz de bizi tanıyorsunuz.

Biz sokaktaki sıradan insanlar, alın terleri ile geçinenler, ülkesini sevenler ve bu ülkede dünya durdukça var olacak olanlar..

Ferasetimiz, sağduyumuz ile üstesinden geleceğiz bu oyunlarınızın ve siz kaybedeceksiniz.

Yaşar Yavuz