Sanırım siyasi tarihimizin en kirli ittifaklarıyla karşı karşıyayız.

Siyasetin omurgası kaybolmuş durumda.

Sağ nerde başlar, milliyetçilik ne yana düşer, anlayabilene aşk olsun.

7 Haziran seçimlerinde temel hedef şuydu: Ayakları üstünde duran, emir almayan, üreten, İslam dünyasına model olmaya doğru yol alan Türkiye’yi terörle terbiye etmek, diz üstü çöktürüp pazarlık masasına mecbur etmek.

Sonra? Ülkeyi birkaç ay içinde krize sürükleyip kaynaklarını sömürmek, arta kalan kemikleri de yerli işbirlikçilerine vermek.

7 Haziran seçimlerinde Batı güdümlü ve Paralel lojistik destekli CHP-MHP-HDP üzerinden kurguladıkları bu strateji tutmadı.

Milletin feraseti buna mani oldu.

Kim derdi ki gün gelecek Türk milliyetçiliği refleksiyle ve “Türkiye Türklerindir” sloganıyla toplumsal ve siyasi hayata yön verenler, terör örgütünü cici çocuklar kulübü gibi takdim edip siyasi uzantısı için oy dilenciliği yapacaklar.

Kim inanırdı…

Öğrenci evleriyle başlangıç yapıp “Kur’an’a ve hakka hizmet” sloganıyla belirli mevzileri aştıktan sonra “cemaat” kisvesiyle potansiyellerini teröre destek için harcayacaklarını.

Hepimizin şahit olduğu bunlar oluyor bugünlerde.

Koca bir aptal sürüsü, akıllarınca milleti aptal yerine koyuyor.

Türkiye’ye hak ve özgürlükler bağlamında yüz yıllık mesafe aldıran Recep Tayyip Erdoğan’a diktatör diye saldırıyor, “Eğer Erdoğan’ı devirirsek her şey güllük gülistanlık olacak” diyorlar.

Ön safa Kürtleri yerleştiriyorlar.

On yılı aşkın başbakanlığı boyunca en büyük hizmeti Kürtlere ve bölgeye yapan Erdoğan’ın yine Kürtler eliyle darboğaza sürüklenmesi manidardır, garip bir tecellidir, anlaşılması güç bir denklemdir.

Kürtlere “ümmet” penceresinden bakarak, bu coğrafyanın asli unsuru olsun diye her riski üstlenen, “Türkiye Türklerindir” mahallesinin her türde küfür ve hakaretlerine maruz kalan Erdoğan’ın hakkını tarih teslim edecek, ondan endişe yok; ama hokus pokus marifetiyle milletle alay edenlere dair de notunu düşecek ve vicdanlarda mahkum edecektir.

Şimdi AK Parti’ye ve seçmenine düşen ciddi sorumlulukları üstlenme zamanı.

Oldukça kritik bir seçim var önümüzde.

AK Parti, bu kadar hizmet götürdüğü Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki oy kaybını ciddi bir analizle anlamak, halkın beklentilerini anlayarak gereğini yapmak zorunda.

AK Parti doğuda neden kaybetti?

Uzun yıllar dindar çizgideki partilere oy verip iktidar eden Kürt seçmen, ne oldu da HDP’ye yöneldi?

Sosyalist, Marksist Türk solunun yönettiği HDP ne vaat ediyor bölgeye?

Barajları kundaklayan, iş makinalarını yakan, yatırımcıları haraca bağlayıp tehdit eden bir anlayış bölge insanı için ekmek mi, iş mi, yeni bir hayat mı teklif ediyor? Hayır!

HDP’nin Kürt seçmeninin beklentilerini karşılayacak bir projesi yok, bölge insanının inanç ve değerlerine zerrece saygısı da yok.

Peki ne oldu da bu denli radikal bir kopuşla tercihlerini HDP’den yana yaptılar?

AK Parti’nin aday listesi çok kötüydü.

Çoğu ilde tanınmayan, toplumsal karşılığı olmayan isimleri aday göstererek en büyük hatayı yaptılar.

AK Parti’den aday olmayı umanlar, hak edenler görülmedi.

Buna karşılık HDP’nin elde ettiği rüzgar, adayının kim ve ne olduğu değerlendirmesini anlamsızlaştırdı.

AK Parti şimdi tekrar kendini gelerek, bu seçimlerde Doğu ve Güneydoğu’da tüm stratejisini İslami camialar ve dindarmuhafazakâr Kürtler üzerinde kurmalıdır.

Ne diyordu Lev Tolstoy, “Öyle zamanlar olur ki nereye gittiğin önemini yitirir. Çünkü asıl önemli olan, yanında kiminle gittiğindir.”

Yaşar Yavuz