Yemen’in haritadaki yerini bilmesek de Yemen türküsünü duyunca duygulanırız, gözlerimiz yaşarır. 500 yıl Osmanlı yurdu olan bu diyarlar yaklaşık yüz yıl önce elimizden çıktı. Birinci Dünya Savaşı’nda onlarca cephede milyonlarca metrekare toprak kaybetmemize rağmen bir türkü sayesinde Yemen hafızalarımızda canlılığını korumaktadır.
Sanat toplumun ve tarihin hafızasıdır. Tarihin herhangi bir döneminde yaşanmış olayları diri tutmanın yolu, onu sanata aktarmaktan geçer.
Şöyle bir aylık geçmişe göz attığımızda aklımızda kalanlar bir filmin parça parça sahneleri şeklinde. Bu sahnelerden film yapıyor ve bütüncül bir kanaate varmaya çalışıyoruz. Artık bu gerçek görüntüleri şiire, romana, hikayeye, filme, müziğe, resme, tiyatroya aktarma vaktidir.
Yaşananların güvenlik kameralarından ve telefon kameralarından alınan görüntülü belgeleri haber bültenlerinin ana materyali oluyor. Bu görüntülerin mutlaka arşivlerde çok iyi bir şekilde korunması lazım. TRT’nin belgesel yapmak için çekilen görüntüleri toplamak üzere duyuru yaptığını öğrendim. Bu yaklaşım takdire şayan. Yoksa ortada sadece dedikodular kalır. Bunlarda gerçekleri çarpıtmak için malzeme olur. Unutmayalım hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.
Diğer taraftan çok sayıda kahramanlık ve hainlik hikayeleri dinliyoruz. Bu hikayelerin sanat eserlerinde yerlerini alması gerek. Bu noktada yazarlara, yapımcılara, yönetmenlere, bestecilere, ressamlara çok çok iş düşüyor.
Yoksa adeta kefen gibi beyazlar giymiş Safiye Bayat’ın tanklara yürüyüşünü, Şerife hanımın inşaat kamyonuyla meydanlara inişini, Ömer astsubayın haini alnından vuruşunu kısa zamanda unuturuz. Tarihten ibret almak istiyorsak ve gelecek nesillere daha güvenli bir gelecek bırakmak istiyorsak bunu yapmalıyız.
Ancak her dönem olduğu gibi yaşadığımız günlerde de sanatın desteğe ihtiyacı var. Sanatçıların en büyük sıkıntısı finansmandır. Sanat eserleri hacet-i asliyeden olmadığı için bir tüketim unsuru olarak değerlendirilemez. Sanat ürünlerinin çok az bir kısmı kendi tüketicisi tarafından alınarak gerçek ekonomik değerini bulmaktadır. Fert başına milli geliri 10 bin dolar dolayında olan bir ülkede sanat ürünlerinin hak ettiği ekonomik değeri bulması mümkün değildir. O nedenle sanat eserlerinin hem kamu kurumları tarafından hem de özel sektör tarafından desteklenmesine daha fazla ihtiyaç var.
Bu alçak darbe girişiminin sanata aktarılmasında somut tekliflerim var. Kültür Bakanlığı, TRT, AA, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü gibi kurumlar sadece bu konuya mahsus bir bütçe ayırmalı ve bu bütçeyi yönetmek üzere Kültür Bakanlığı’nın projelerde uyguladığı gibi komisyonlar vasıtasıyla bu çalışmayı yapmalıdır.
TOBB ve ticaret, sanayi odaları, borsalar, TİM ve benzeri kurumlar da kendi imkanları doğrultusunda bu çalışmaları destekleyebilirler.
Özel sektörde çok az sayıda firma kültür sanat faaliyetlerine duyarlılık göstermektedir. Daha çok firmanın gündeminde kültür sanat olmalı. Özellikle muhafazakar çevrelerde bulunan firmaların bu konularda hassasiyetlerinin artmasını bekliyoruz.