Bismillah diyerek başlayalım söze… Ve sertâc olsun hamd-ü senâlar, sözümüze…
Binlerce salât ve selâm olsun güllerce… O’nun Elçisi, Seyyidül-Beşer, Hz. Muhammed’e…
Değerli dostlar,
Diriliş Postası’nda sizlere ilk kez seslenmiş oluyorum. Yayın hayatına başladığı günden itibaren yazmam hususunda nazik davetlerini aldığım Ali Yıldız ve Orhan Pekçetin Beyler’in bu isteklerini yerine getirebilme imkânına kavuştuğum için mesrurum. Allah Teâlâ nasip ederse haftada bir gün hasbihal etme imkânımız olacak inşâllah…
Bugün 15 Temmuz 2017… Başlığımız bugünle alakalı. Evet, tam bir yıl oldu… Sizler bu yazıyı okurken, geçtiğimiz yıl işte tam bugündü. Bir yönüyle yüzyılın ihanetine, bir yönüyle de yüzyılın direniş ve zaferine tanıklık etti 15 Temmuz… Onu tanımlamak ve anlatmak adına hemen herkesin söyleyeceği bir şeyler var. Aşağıdaki satırlar, sadece bizim penceremizden bize görünenler…
15 Temmuz, Çanakkale Zaferi’nin üzerinden geçen 100 yıldan sonra, bu milletin verdiği ikinci bir İstiklal Mücadelesi’dir. Bu mücadele, “içten ve dıştan kuşatılan” Türkiye’ye Allah’ın yardım elinin uzandığı bir kutlu mücadeledir.
15 Temmuz, milletin gözbebeği ordumuz içine yıllardır çeşitli takiye yöntemleriyle sızan ve neticede “ordu içinde ordu” haline gelen bir büyük ihanetin, zulümât dolu bir karanlık geceye dönüşmesidir.
15 Temmuz, milletin paralarıyla alınan uçakların, tarihinde ilk kez Milletin Meclisini ve ülkenin yönetildiği Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni bombaladığı, aslan parçası Özel Harekâtçıları, istirahatleri esnasında yakıp kavuran ateşlerin içinde bıraktığı gecenin adıdır.
15 Temmuz, helikopterlerin, silahsız ve savunmasız insanlara kurşunlar yağdırıp ocakları söndürdüğü gecedir.
15 Temmuz, tanklarıyla ve tüfekleriyle, kendilerine mukavemet eden herkesi ezen, yere indiren bir çıldırmış gürûhun, her şeyden önce vicdanını kaybetmiş olduğunun ortaya döküldüğü gecedir.
15 Temmuz, kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle, amiriyle memuruyla, patronuyla işçisiyle, babasıyla oğluyla ve ikiz kardeşleriyle bu vatan evlatlarının, elinden geleni yaptığı, al kanını akıttığı ve canını verdiği bir şanlı direnişin ve kahramanca mücadelenin adıdır.
Her şey zıddıyla kaimdir derler ya, buraya kadar acı ve hüzün dolu gerçeklerdi aktardıklarımız… Bir de işin başka yönü var. Bunlara karşılık o gecenin, ülkemiz ve milletimiz için milat olan muhteşem ve muazzam tarafı…
15 Temmuz, ezanları susturan darbelerin, bu kez salâların manevi darbesiyle neye uğradığının şaşkınlığını yaşadığı gecedir.
15 Temmuz, bu topraklara sığınan, bu millete iltica edenlerin, el açıp Rabbine yalvardığı, milletin selamet ve kurtuluşu için niyazda bulunduğu gecedir.
15 Temmuz, İslam coğrafyasının dört bir yanındaki Ümmet-i Muhammed’in, bel bağlayıp güvendiği bu ülkenin, düşmana karşı muzaffer ve muvaffakiyeti için sabaha kadar dualar ettiği gecedir.
15 Temmuz, dahili ve harici düşmanların hep birden hezimete uğradığı, hesaba katmadıkları bir Yüce Kudret’in, tüm hesapları altüst ettiği gecedir.
15 Temmuz, vatan sevgisini yüreğinde hisseden bir gençliğin mevcudiyetinin, geleceğe dair en büyük ümide dönüştüğü gecedir.
Ve nihayet 15 Temmuz, şanlı ecdadın asil torunlarının, gelecek nesillere bırakacakları en mânidar, en şerefli ve en değerli mirasıdır.
Bu uğurda can veren şehitlerimize rahmetler; gazilerimize sıhhat ve afiyetler niyazıyla…