Bugünkü yazımızda internet dediğimiz bu uçsuz bucaksız sanal âlemde Müslüman bireyin kendine yakışan tavrının ve duruşunun nasıl olması gerektiği; bu tavrın ve duruşun temel niteliklerinin neler olabileceği üzerinde durmaya çalışacağız.
Kur’ân-ı Kerim’de bir ayette Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir.” (Ankebut, 64)
Dört elle sarıldığımız bu dünyanın aslında bir oyun, bir eğlence olduğunu bildiren bu ayet, aynı zamanda çok önemli bir gerçeğe işaret etmektedir: Her bir oyun, senaryo gereği son bulur. Her bir eğlence belirli saatte sona erer.
Acıları ve tatlılarıyla, sevinçleri ve hüzünleriyle, kısacası tüm gerçekliğiyle hissederek yaşadığımızı zannettiğimiz bu dünya hayatını bir “oyun-eğlence” olarak niteleyen Yüce Yaratıcımız, biz müminlere acaba internet konusunda hangi mesajları veriyor dersiniz?..
Cevap olarak, gerçek zannettiğimiz dünya hayatı bir oyun ve oyalamacadan ibaret ise “sanal âlem” denilen internet dünyası hiç şüphesiz daha çok, daha büyük bir oyun ve eğlenceden ibarettir diyebiliriz. Nitekim yapılan bir araştırmada, internet kullanıcılarının %82’si interneti sadece oyun, eğlence ve sohbet için kullandığını ifade etmiştir. Demek ki, 10 kişiden 8’i, geçici hevesler diyarı olan dünyamızın bir başka hevesler ve geçici arzular zemininde oyun ve eğlenceye dalmış durumdadır. Bir başka araştırmada, interneti eğitim ve bilgi edinme amacıyla kullananların oranının %38 dolayında kalması, internetin bu amaçla kullanımındaki azlığını göz önüne sermektedir.
Sözü eğitimden açmışken bir hususa da değinmekte fayda vardır. Akademisyenlerle yaptığımız sohbetlerde, “bilgi edinmek maksadıyla internette harcanan zamanın, normal şartlarda yazılı eserlerden elde edilen bilgi için harcanan zamandan dört kat daha fazla olduğu”nu ifade etmeleri anlamlıdır. Evet, izafi olarak internetin kısa zamanda bize pek çok bilgiyi sunduğunu söylemek mümkündür. Ancak, sunduğu bu bilgi yığınının altından kalkabilmek için normalden daha fazla emek ve zaman harcamak zorunda kaldığımız da bir gerçektir. O sebeple, özellikle bilimsel çalışma yapmak isteyenler için internet bir ön bilgi sağlayıcı olmakla birlikte değişmeyen gerçek, bilgiye ulaşmak, tahlil ve tasnif yapabilmek için kitaplar ve kütüphaneler, “olmazsa olmaz” unsurlardır.
Burada eklememiz gerek diğer bir husus da şudur: İnternetin, yeni yetişen nesillere verdiği zararlardan biri de -eğitim amaçlı olarak kullansalar bile- internet, insanları tembelliğe, kolaycılığa ve hazırcılığa alıştırmaktadır. Neticede, öğrenme çağında olan bir genç, herhangi bir konuda araştırma yapmak istediği zaman, o konuda yazılan kitapları, ansiklopedileri bizzat görmek, okumak, tahlil etmek ve kendince çıkarımda bulunarak kaleme alacağı bir metin yazmak yerine, onlarca siteden birine girerek, “kes-kopyala-yapıştır-yazdır” komutlarıyla elde ettiği metni –bazen hiç okumadan- “Performans Ödevi” olarak öğretmeninin masasına koymaktadır. “Bu nasıl performans?” deseniz de maalesef ortada olan gerçek budur!..
Önümüzdeki hafta, interneti nasıl faydalı hale getirebiliriz konusu üzerinde duracağımızı ifade ederek sağlık ve esenlikler dilerim…