Geçen haftaki yazımızda toplumu değiştirme ve dönüştürme konusunda aile ocağının öneminden bahsederek, yazının sonunu “Her geçen gün aile kurumunun zayıflamaya yüz tuttuğu dünyamızda, Müslüman toplumlar olarak bizim de bundan payımıza düşeni aldığımız gerçeğiyle karşı karşıyayız. Eğitim-öğretim sayesinde bu acı gerçeğin, tatlı meyveler vermesi de mümkündür. Yeter ki, konunun önemine inanalım ve öğrenmeye talip olalım.” ifadeleriyle tamamlamıştık.
Değerli okuyucum.
Bugün, istatistiklerin verdiği bilgilere göre, ülkemizde büyük metropollerde evlenen her on çiftten dördünün evliliği boşanmayla sonuçlanıyor! Halbuki bu ailelerin çoğunun evinde her türlü akıllı cihazlar, marifetli el aletleri ve konforlu ev eşyaları mevcuttur. Maddi olarak fazla bir eksikleri olmamasına rağmen evliliklerini yürütmeye muvaffak olamıyorlar. Bu hususta pek çok sebep rol oynayabilir. Ancak kanaatimizce bu sebeplerin en başında, kişilik haklarına saygı ve birbirlerine karşı sevgi eksikliği gelmektedir. İşte bu sebepler birtakım manevi dertlere yol açmaktadır. Düşüncemiz odur ki, tüm bu manevi dertlerin çaresi Muhammedî Muhabbet’tir. Çünkü Peygamberlerin sonuncusu olarak gönderilen ve Allah Teâlâ tarafından, bizlere hayatının her safhasında “en güzel örnek” olarak gösterilen Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), aile hayatında da “bir eş ve hayat arkadaşı” olarak çareler sunuyor dertlerimize…
“Modern hayat” denilen keşmekeşlerle dolu yaşantımızda, her zamankinden daha çok muhtaç olduğumuz aile içi iletişime, huzur ve saadetimize kapı aralayıp, asırların eskitemediği güzellikteki hayat tarzıyla Peygamber Efendimiz (sav) yine en büyük rehberimiz ve öğretmenimiz olarak elimizden tutuyor. Yeter ki, biz de O’nun Sünnet-i Seniyyesi’ne tutunmak için bir el uzatmış olalım!
Konuya girerken ifade etmemiz gereken bir husus vardır: Allah Teâlâ tarafından, “mü’minlerin anneleri” (Ahzâb, 6) olarak nitelendirilerek büyük bir şeref bahşedilen Peygamberimizin eşleri, “Ezvâc-ı Tâhirât” denilen o muhterem hanımefendilerin aile hayatlarına dair verdikleri bilgiler ve aktardıkları hatıralar sayesinde bizler, Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimizin aile hayatına dair pek çok bilgiye sahibiz. Yeri gelmişken şunu da ifade edelim ki, insanlık âleminde, tüm insanlar arasında, aile hayatı hakkında en detaylı bilgilere sahip olunan tek kişi Sevgili Peygamberimizdir… Şimdi geliniz gözlerimizi asırlar öncesine çevirelim ve izleyelim, Kutlu Nebi’yi…
“O’nunla birlikte kadınlar değer buldu”
Peygamberimizin dünyaya geldiği yıllarda, bir diğer ifadeyle, kız çocuklarının kızgın çöl kumlarına gömülerek hayat hakkının elinden alındığı, savaşlar sebebiyle esir edilenler yanında yetim kalanların da türlü türlü mağduriyetler yaşadığı bir ortamda, takdir edersiniz ki kadının herhangi bir değeri yoktu.
Böylesi bir ortamda, hükümdar kızları veya varlıklı/itibarlı bir aileye mensup olanların dışında kalan kadınların, ne sosyal statüsü ne de değeri vardı. Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz işte bu anlayışın hüküm sürdüğü topraklarda dünyaya gelmişti. Gelişi, bütün “âlemlere rahmet” olduğu gibi, ezilen ve hor görülen, yok sayılan, mağdur edilen ve zaman zaman alınıp satılan bir metâ olmaktan kurtulamayan tüm kadınlara da rahmet vesilesi oldu. O’nun getirdiği dinin mukaddes kitabı, kadınlardan bahseden nice ayetlerle doluydu. Dahası, O’na nazil olan sûrelerden biri, Levh-i Mahfûz’dan “Kadınlar” anlamında “Nisâ” Sûresi olarak geliyordu… Sadece bu bile İslam’ın kadınlara verdiği değerin anlamlı bir ifadesiydi…
Gelecek yazımızda konuya devam etmek üzere sağlık ve esenlik dileğiyle…