Talebelerinden biri İbn-i Sina’ya şöyle bir soru sormuş;
“Birinin akıllı olduğunu nasıl anlarız?”
“Konuşmasından” cevabını vermiş üstad.
“Peki ya hiç konuşmazsa?” diye bir soru daha sormuş talebe.
İbn-i Sina bu kez başını kaldırıp talebesinin gözlerine biraz da manalı bakarak;
“O kadar akıllısını henüz görmedim” deyivermiş.
…
Güzel kıssa, dersleri var. Ama bunu öylesine yazmadım buraya. Bu yaşadığımız çağda garip bir hastalık var. Öyle bir maraz ki bu tuttu mu bırakmıyor illet ve başkalarına çok çabuk bulaşıyor. “Bağırıp çağıranı haklı sanmak” bence tam da bu hastalığın adı. Böyle çıkıp bağırarak hatta hakaretler ederek bir şeyleri savunan y ada söyleyen insanları haklı sanmak ve haklı haklı yerine koymak gibi bir garabet bu. Oysa susan, sessiz olan tevazu gösteren ve esasında haklı olanları dinlememek gibi de bir şey.
Susanı câhil sanıyorlar, konuşanı âlim.
Ne tuhaf!
…
Eskiler ağzın bir kulağın iki olmasının hikmeti iki dinleyip bir söylemektir demişlerdi. O vakitlerde öyleydi belki ama bizim vaktimizde belki on belki yüz dinleyip de biri dahi söylerken tereddüt etmek gerekiyor. Zira herkes bir şey söylüyor. Hatta daha açık söyleyeyim asırlardır can vererek kurulmuş kardeşlik zincirimizin arasında pas gibi duran ve dursun diye, o halkalar çürüsün diye söylenen sözler var. İşittiğimizde gönlümüzü kanser eden ve bile isteye söylenen sözler var. İşte o sözlere inandığımız zaman bir bir düşüyor sütunlarımız. Ve biz buna engel olamıyoruz çoğu zaman. İnsan pek çok şeye çare buldu belki ve dahasına da bulacak lakin fitne denen illetin bir devasını bulamadı kimse. Onun için inanmamak lazım her işitilene, her söyleneni duymamak, her duyulanı söylememek lazım. Biraz sükût lazım yani...
Bir zamanlar tam da böyle yazmışım. Bize biraz sükût lazım diye. Halen dahi aynı yerdeyim. Biraz sükût biraz sükûnet lazım. Sözü incitmekten dahi korkarcasına konuşan insanları sözüyle dağları yıkacak kadar haykıranlara tercih etmemek ve o naif adamları dinlemek lazım. Birileri çok bağırıyor diye haklı değiller ve birileri susuyor diye haksız değil. Diğer türlüsünde at izi it izine, bülbül sesi karga sesine karışıyor ve garip ki o kargaşadan hep haksızlar galip çıkıyor.
…
İnsanlar derdini söylemek için onca yol seçerler. Yazarlar, söylerler, bazen çekip de giderler ama bence en asil olanı susmaktır.