Doğru bilinen yanlışlar kimin umurunda!

Doğru haberi yapma derdinde olan medya çırpınıyor.

“Geçici koruma statüsündeki Suriyeliler değil, kaçak göçmenler sınır dışı ediliyor. Suriyelilerin hastanelerde sıra beklemediği, oy kullanabildikleri, devletten maaş aldıkları, üniversiteye sınavsız girdikleri yalandır” diye haberler yapıyor.

Fakat nefret saçanlar gerçeği aramıyor. Irkçılar doğrunun peşinden koşmuyor.

Geniş kitleler ise ‘algı’lara teslim olmuş durumda.

Ülkemiz tam bir tımarhaneye döndü.

ALGI OPERASYONUNDA HEDEF ÇOK AMAÇLI

Suriyeliler konusunda kurguların tek merkezden yönetiliyor olması kuvvetle muhtemel. Peki ne yapmaya çalışıyorlar?

1- Irkçı nefretini daha da büyüterek AK Parti’ye oy kaybettirmek.

2- “Olgunlaşmış zemin” yakalandığında Suriye karşıtlarını sokağa çıkararak kaos oluşturmak.

3- Diğer taraftan yalan haberlerle AK Parti’yi tabanına ve Suriyeliler’e karşı “mülteci düşmanı” gibi göstermek. Buradan murad ise; tabanda tepki oyuna neden olarak oyları düşürmek ve Suriyelileri iktidarın karşısına konumlandırmak. Suriyelileri hem iktidar hem de devlet karşıtı yapmak. ( Bu hedef orta ve uzun vadeli olarak planlanıyor.)

4- Olayın bir de Suriye yansıması var. Burada iktidar ile Suriyelilerin arasını açmak isteyenler, ÖSO ile da TSK’nın arasını açmayı hedeflemektedirler. Bu planlar Türkiye’nin terörle mücadele planlarını tökezletmek için hayata geçiriliyor.

IRKÇI OPERASYONCULARA GÜN DOĞDU!

Operasyoncu gazeteciler doğruyu bile bile çarpıtıyor.

Geçtiğimiz Cumartesi, Suriyelileri savunan dernekler basın bildirisi okumak için Fatih’te toplandı.

Bakın bu olay nasıl çarpıtıldı?

Medya etiğini çiğneyen gazeteciler bildiri okumak için toplanan kişileri sanki Türk vatandaşı değil de Suriyelilermiş gibi haberleştirdiler.Hazırladıkları yalan afişleri, haber metinlerine malzeme yaparak Suriyeliler’e iftira attılar.

Basın bildirisi üzerinden kurgulanan ikinci oyun ise şöyle idi: Grup bildiriyi okurken milliyetçi gibi görünen diğer bir grup alana girmeye çalıştı. Neden mi? “Maksat; bu iki grup kavga etsin. Bu olay büyüsün. Halk kutuplaşsın. Kaos çıksın.”

Neyse ki güvenlik güçleri zamanında müdahale edip provokatif güruhu dağıtarak böyle bir tehlikenin önüne geçmiştir.

Yaşanan süreçler geleneksel medyanın, sosyal medyanın, sosyal ağların önemini artırmıştır.

Algı zannedildiği gibi yalnızca yalan üzerine inşa edilen bir şey değildir.

Günümüzde hakikatin de ‘toplumsal algı’ boyutunda PR’ının yapılmasının gerektiğini gösteriyor. Yalan haberin çabucak yayılması ve kendine taraftar bulması hakikatin yanında olanları endişeye sevk etmemeli.

İhtiyacımız olan; strateji üretmektir.

REÇETE NE?

Reçete aslında çok net; Proaktivite, strateji, organizasyon ve senkronizasyon.

Tüm bunları olaylar sonrasında refleks üretme biçimine dönüştürebilirsek süreci doğru yönetmiş oluruz.

Peki bu halkanın içine hangi kurumlar giriyor?

Siyaset, bürokrasi, medya, sivil toplum, kamuoyu ve kısaca herkes Hakkın, hakikatin yerini bulması için elini taşın altına koymalı.

İfrat ve tefritten kaçınmalıyız.

Suriyeli sığınmacılar konusunda eksik, hatalı politikalar var mıydı? Şikâyetçi ama samimi olan vatandaş ne söylüyor? Hangi çözümler en doğru olandır? Şu dakikadan sonra bu soruların cevabını aramak zorundayız.