Suriye halkının zalim azınlık yönetimine karşı başkaldırdığı günden bu yana özgürlükleri ve onurları için savaşan Suriyelilere en büyük desteği hiç şüphesiz Türkiye verdi.
Hiçbir ülkenin üstlenmek istemediği büyüklükte bir yükü omuzlayarak ölümden kaçan yüz binlerce Suriyeliye kapı açtı.
Bu ağır yükün beraberinde getirdiği sorunlar oldu.
Bir kısmı çözülse de hâlâ çözüm bekleyenler var.
Yılbaşından itibaren Suriyelilere vize uygulanacak olması diğer sorunların üzerine eklendi ve adeta yaraya tuz ekti.
Vize uygulamasının gerekçeleri ve mantığı henüz anlatılabilmiş / anlaşılabilmiş değil.
Türkiye dışında başka ülkelerde yaşayan ve ülkemize gelip giden çok sayıda Suriyeli var.
İstanbul, Suriye muhalefetinin buluşma noktası.
Şimdi Avrupa’dan veya Arap ülkelerinden gelip mualiflerin toplantılarına ve çeşitli etkinliklerine katılmak ya da Türkiye’deki akrabalarını ziyaret etmek isteyen Suriyeliler vize almak zorundalar.
Bu onlar için ek yük ve zorluk demek.
Belki de birçoğu vize alamayacak.
Sınırdan geçerek doğrudan Türkiye’ye gelemediği için bir başka ülkeye çıkıp oradan Türkiye’ye gelmek isteyenler ne olacak?
Suriye’den karayoluyla geleceklerden vize talep edilmeyeceği ve “açık kapı” politikasının devam edeceği belirtiliyor.
Fakat Suriyelilerin söylediği şu:
“Sınır zaten yaklaşık bir yıldır kapalı.
Özel haller dışında kimse alınmıyor.
Kaçak yollarla girmeye çalışanlar için ise öldürülme, yaralanma veya yakalanıp ağzı-burnu dağılana kadar dövülme tehlikesi var.”
Önceki gün haber sitelerinde adını açıklamayan Suriyeli bir gencin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben yazdığı açık mektup yayınlandı.
Sitemkâr bir dille kaleme alınan mektupta Suriyeli mültecilerin Türkiye’de karşı karşıya kaldıkları sorunlar ve zorluklar dile getiriliyor.
Şikayetler şu şekilde özetlenebilir.
Sınırın kapalı olması ve kaçak yollarla girmeye çalışanların gördüğü kötü muamele…
Bankaların mülteciler adına hesap açmayı reddetmesi…
Üniversitelerin öğrenci kabulünde canını kurtarmak için kaçarak gelmiş bir mültecinin karşılamayacağı şartlar ileri sürmesi ve temin edemeyeceği belgeler talep etmesi…
Hastanelerden ve sağlık ocaklarından yeterince yararlanamayıp Suriyelilerin açtığı özel kliniklere gitmek zorunda kalınması…
Ev sahiplerinin ve Suriyeli işçi çalıştıran işverenlerin fırsatçılık yapmaları…
Suriyeli mültecilerin sorunlarının Türkiye düşmanlarına fırsat verilmeden çözülmesi ve her şeyden önce mültecilerle sağlıklı bir iletişim kurulması gerekiyor.
Mültecilerin kendilerini temsil eden, sorunlarını ve taleplerini Türk yetkililere ileten, atılan veya atılamayan adımlarla ilgili -istismarlara fırsat bırakmayacak şekilde – kamuoyuna yeterli bilgileri veren bir kurum olmalı.
Suriyeli kardeşlerimiz de şikayetlerini ve isteklerini o kurum vasıtasıyla yetkililere iletebilmeli.
Mülteciler üzerinden Türkiye aleyhine zaman zaman yürütülen karalama kampanyalarına da yine aynı kurum tarafından cevap verilmeli.
SMDK ve SUK, muhalifleri birleştirme, Suriye krizine çözüm, rejimle olası müzakereler ve benzeri konularla haddinden fazla meşgul.
Suriyelilerden ve Türklerden oluşacak, sadece kamplarda yaşayanların değil Türkiye’nin en ücra köşesindeki bir mültecinin dahi derdini dinleyecek yeni bir yapıya ihtiyaç var.
Böylece “Siz Muhacirlersiniz, bizler ise Ensar” dediğimiz kardeşlerimiz çaresizce Cumhurbaşkanı’na açık mektup yazmak zorunda kalmazlar.