Susmanın söylemekten daha kıymetli olduğu zamanlar da vardır. Bazı vakitler susmak ihanettir elbette ama bazı durumlar da asalettir. Bazı durumlarda ve bazılarını dinlerken tam da bu ikilemi yaşıyorum ben. “Neden bunu söyledi ki?” diyorum kendi kendime. Sonra bir başka seferinde “Niye bir cevap vermedi?” diye hayıflanıyorum. Kendim için de öyle.

Ama susmak ile sükût etmenin arasındaki farkın bu olduğunu sanıyorum.

Neyse, geçelim…

Eskiler “her küp içindekini sızdırır” demişler. Yani adam gönlünde ne taşıyorsa dilinen de o dökülür, onu söyler, onu dinler, onu arar ve onunla olur. Böyle bakınca insanı tanımak kolay gibi geliyor ve söylediklerinden içinde ne sakladığını anlarsın zannediyorsun. Ama bazıları kendini gizlemekte çok mahir. Şu da var ki ben en ziyade susabilen insanları severim. Zira susmak konuşmaktan daha manalı ve daha mukaddes. Susarak onca şey anlatanlar var ki ve onları anlamak için duymak değil dinlemek gerekiyor.

Şikâyet etmek bize göre bir hal değil kâri. Ya da bu kadar iddialı bir cümle kurmadan şöyle söylemeliyim; olmamalı. Herkesin bir derdi var ve bazılarının dermanı da yok ya da bilinmiyor. Ama herkes kendi derdini çaresiz, dermansız ve onulmaz sanıyor. Ne başka birine bakıyor ne başkasını görüyor ne halden anlıyor çoğu zaman.

Evet evet, esas mesele bu; halden anlamak…. Bizim vaktimizde en zor bulunan insan bana kalırsa halden anlayandır. Yok gibidir neredeyse ya da varsa bile bulunmaz. Ne bileyim “insan insana muhtaçtır” diyorlar ve doğru da söylüyorlar. Ama zor be kardeşim, halden anlayan, derman olan, dinleyen birini bulmak çok zor.

Evvelden şöyle bir cümle yazdığımı hatırlıyorum; “Asıl dost, ağladığın vakit gelip gözyaşını silen değil oturup da seninle gözyaşı dökendir…” Halen dahi aynı yerde miyim ve yeniden yazsam aynı cümleyi söyleyebilir miyim? Emin değilim. Zira zaman insanı değiştiriyor ama şunu biliyorum ki bazı insanlar talihlidir. Hallerinden anlayan, dertlerini bilen, söylemeden dinleyen, bakmadan gören dostları vardır. Aslında yanlış söylüyorum “dostları” değil bir “dostu” vardır ve zaten o kadardır.

Anlıyorsun değil mi? Ne demek istediğimi ve ne söylediğimi anlıyorsun…

Yani bazen söylemek de susmaktır ve bazen susmak da bir çeşit söylemek…