Olağanüstü dönemlerde iletişim normal zamanlardan daha önemli hale gelir. Bu zamanlarda kriz iletişim yöntemi uygulanmalıdır. Özellikle kamuoyunu doğru yönlendirecek bilgilerin hızlı, açık ve şeffaf bir biçimde ulaştırılması gerekir. Covid19 nedeniyle sadece ülkemizde değil dünya genelinde bir kriz iletişim yöntemi uygulanmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü bu noktada sınıfta kalan kurumların başında geliyor. İnsanlığı zamanında doğru bir şekilde bilgilendirmemiştir. Bilgilendirme cümlesini rahat kuramıyorum çünkü acaba DSÖ bilgi verdi de bunu iletişim araçları gerektiği şekilde insanlığa duyurmadı mı?
Bütün dünyada haberleşme araçları doğru haber verme bağlamında çok iyi bir sınav vermiyorlar. Küresel çapta örgütlenmiş haber ajansları ve haber kanalları az sayıda ülkenin elinde bulunuyor. Sadece ülkenin olsa iyi, azınlık grupların kontrolünde bulunuyor. O nedenle insanlığa doğru, şeffaf haber verilmemektedir. Bu açığı kapatmak üzere Anadolu Ajansı’nın yaptığı büyük bir hamle var. Ancak sadece devlet haber ajansının değil özel haber ajanslarının da güçlenmesine ihtiyaç olduğu muhakkak.
Habercilik konusunda dünya genelinde tekelci yaklaşım varlığını sürdürürken ülkemiz açısından da durum maalesef çok iç açıcı değildir. Gazete ve televizyonlardan doğru haberi almak oldukça zorlaşmıştır. Kitle iletişim araçlarının görevi toplumu olan bitenlerden haberdar etmektir. Ancak medya mecraları haberleri kendi ideolojik perspektifinden ele almakta ve o çerçeveden haberi vermektedir. Her sabah erken saatlerde internet ortamından gazetelerin ana sayfalarını ve yazarları okumaya çalışıyorum. Gazeteler adeta “ideoloji bülteni” haline gelmiş durumda. Burada maalesef sağcı-solcu ayrımı yapmak bile anlamsız hale geldi. Acı bir gerçeğin de altını çizmek lazım; En gerçekçi haberler cinayet haberleridir. Cinayet haberlerinde “abartının” “doz aşımının” çok fazla olduğunu belirtmek istiyorum. Cinayet ve şiddet haberlerinin ne işe yaradığını burada sorgulamak gerekiyor. Çünkü bu tür haberlerin bırakın caydırıcılığını öğretici olduğunu bile iddia edebiliriz.
Televizyonlarda haber vermek yerine haber-yorum tarzında yapılan sunumlar haberin değerini düşürüyor. Bu tarz programlar toplumu kamplaşmaya sürüklerken medya organlarını da “propaganda bültenine” dönüştürüyor. Bu tarafgir yaklaşım öyle boyutlara varıyor ki her haberin altında bir “buzağı” arama çabası kendini gösteriyor. Bu durumda insanların kafası karışıyor, kendilerine ve çevrelerine güvenleri azalıyor. Kaotik yaklaşımın egemen olduğu toplumda psikolojik, sosyal ve siyasal sorunlar artmaya başlıyor.
Haberleri olması gerektiği gibi kitle haberleşme araçlarından öğrenemeyen kitleler ise bu defa fısıltı haberlerine, son yıllarda ise sosyal medya denen mecralara müracaat ediyor. Sosyal medya şu an itibariyle bilinmezlerle dolu bir orman durumunda ve o zeminden doğru habere ulaşmak için adeta detektif gibi çalışmak gerekiyor.
Hep eleştirdik peki çözüm ne? Çözüm yine klasik medyanın başarılı zamanlarında uyguladığı gibi haber merkezlerinde işin ehli gazetecilerin çalıştırılmasıdır. Dijital medyada da bunun zorunlu hale getirilmesi gerekir. Ancak böylelikle “kişisel medyalaşan” habercilik son bulabilir. Bu çaptaki gazeteciler ve habercilik de yasal anlamda korunma altına alınmalıdır. Yoksa ya sosyal medya ormanında ya da fısıltı medya ortamında kendimizi kaybedip büyük acılar yaşayacağız.