Arap Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi’nin olağan toplantısında Türkiye hakkında alınan kararlara Ankara sert şekilde tepki gösterdi.
Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, Türkiye’ye yönelik asılsız iddiaların tümüyle reddedildiği belirtilerek, Arap Birliği ülkelerinin kendi emel ve gündemlerini gizlemek amacıyla Türkiye'yi hedef alan kalıplaşmış ithamlarını sürdürmelerinin dost ve kardeş Arap halkları nezdinde herhangi bir karşılığının bulunmadığı vurgulandı.
Arap sokağında “hayata döndürülmesi mümkün olmayan bir ölü” kabul edilen ve kendisinden herhangi bir hayır beklenmeyen Arap Birliği’nin Türkiye’ye yönelttiği ithamların Arap halklarının büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmediği yerinde bir tespit.
Arap Birliği’nin toplantılarıyla ilgilenmeyen Arapların Kahire’de alınan kararlardan Ankara’nın tepkisi sayesinde haberleri olduğunu söylesek yanlış olmaz.
Bu arada, söz konusu kararların daha çok Mısır’ın politikasını yansıttığını unutmamak gerek.
Dolayısıyla, kararlara bakıp “Kahire Türkiye’den ne istiyor?” diye sorduğumuzda karşımıza özetle şunlar çıkıyor:
Türkiye Suriye’den, Irak’tan ve Libya’dan askerlerini çeksin.
Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleriyle ilgilenmesin.
Yani PKK terörüyle sınır dışında mücadele etmesin ve başta Doğu Akdeniz olmak üzere milli çıkarlarını korumasın.
Türkiye’nin radikal gruplara kucak açtığı, Arap ülkelerinin güvenlik ve istikrarını hedef alan medya organlarını finanse ettiği ve muhalif gazetecilere ev sahipliği yaptığı ithamları da Ankara’nın iyi niyet göstergesi olarak attığı adımların Kahire tarafından yeterli bulunmadığını gösteriyor.
Mısır Dışişleri Bakanlığı’ndan bir heyet geçenlerde Türkiye’deydi.
Arap Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi’nin düşmanca tavrına bakılınca, Ankara’daki ikinci turun ardından görüşmelerin devamı yönünde irade beyan edilse de gerçekte önemli bir ilerleme sağlanamadığı anlaşılıyor.
Kahire’nin mevcut talepleri de ilerleme sağlamanın pek mümkün olmadığını gösteriyor.
Nil sularının azalmasına ve Mısır tarımı için felakete yol açacak olmasına rağmen Etiyopya’daki Hedasi Barajı’nı engelleyemeyen ve Adis Ababa’ya karşı gayet yumuşak bir dil kullanan Abdülfettah es-Sisi’nin Türkiye’yle ilişkilerin normalleşmesi için akıl almaz taleplerde bulunmasının birkaç sebebi var.
Birincisi, Ankara’nın Türkiye-Mısır ilişkilerinin onarılmasına aşırı istekli görünmesi ve bunun Kahire’de zaaf olarak algılanması.
İkincisi, Ruslara güvenerek “Mısır, Sirte ve Cufra hattı ile temsil edilen kırmızı çizginin aşılmasına ulusal güvenliği ve halkının selametini korumak için karşı duracaktır” diyen es-Sisi’nin Libya’da Türkiye’yi durdurduğuna inanılması ve Ankara’nın Mısır’la çatışma istememesinin yanlış yorumlanmasıyla darbecilerin kapıldıkları aşırı özgüven.
Üçüncüsü ise Türkiye’yle sorun yaşayan Suudi Arabistan gibi Arap ülkelerinin, Yunanistan gibi müttefiklerinin desteğine güvenmesi.
Ayrıca İsrail’e hizmetin her halükarda kendisini koruyacağına inanıyor.
Türkiye-Mısır ilişkilerinin normalleşmesi için Ankara yüz verdikçe Abdülfettah es-Sisi astarını da istiyor.
Dolayısıyla Kahire’ye “Ne haliniz varsa görün” deme gibi bir seçeneğimizin de olduğunu göstermemiz gerekiyor.