Bursa hem şairleriyle hem de şiirlere konu olan tarihi mirasıyla edebiyatımızın gözde şehirlerinden biridir. İlk payitaht unvanıyla hem mimaride hem de sanatta İstanbul’u müjdeleyen şehirdir. Adım başı sizleri karşılayan camileri, hanları, köprüleri, tarihi evleri ve daracık sokaklarıyla Bursa yaşayan Osmanlı hüviyetini muhafaza ediyor. Şiir şehir tanımlaması yapılacaksa İstanbul’la birlikte mutlaka Bursa’nın ismi de anılır. Tanpınar’ın “Beş Şehir” isimli eserinde İstanbul, Ankara, Konya, Erzurum’la birlikte Bursa’yı da geniş şekilde ele alması bunun nişanelerindendir. Buna, ülkemizin yaşanabilir en güzel şehri seçilmiş olmasını da ekleyebiliriz.
Bir şehri “şiir” yapan sadece tarihi, mimari dokusu, doğası değildir. Tüm bunlarla birlikte o şehri “şiir” kılan âlimleri, şairleri, yazarları ve münevverleridir. Bursa denildiğinde; Emir Sultan, Üftade, İsmail Hakkı Bursevi, Eşrefoğlu Rumi, Geyikli Baba, Somuncu Baba, Süleyman Çelebi, Dâvûd-i Kayserî, Niyazı Mısri, Âşık Yunus, Aziz Mahmud Hüdayi, Molla Hüsrev, Lamii Çelebi, Molla Fenari, Ahmed Paşa, Molla Gürani akla gelen ilk isimlerdir. Bursa’da doğmuş veya bir şekilde Bursa ile yolları kesişmiş daha yüzlerce isimden bahsedebiliriz. Osmanlı padişahlarından altısının kabirlerinin Bursa’da bulunduğunu da ekleyelim.
Cengiz Numanoğlu’na vefa
Geçen hafta bugün Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Bursa şubesi öncülüğünde “10 Şiir 10 Şair” etkinliği gerçekleştirildi. Malum salgına rağmen sosyal mesafe de gözetilerek yapılan etkinliğe yüzlerce Bursalı iştirak etti. Bu zor şartlara rağmen kültür ve sanatı gündeminden düşürmediği için her iki kuruluşu da tebrik etmek gerekiyor. Programın açılış konuşmasını Prof. Dr. Bilal Kemikli Hocamız gerçekleştirdi. Yıllar önce “Şiir-Şehir-Bursa” tanımlamasını gündeme getiren de Hocamız idi. Şehirleri manen inşa edenler o şehirde yaşayan münevver ve sanatkârlardır. Değerli Hocamız konuşmasında bu kurucu isimleri anlatarak bir anlamda Bursa’nın mirasına dikkatleri çekti. Programda Osman Mesten, Metin Önal Mengüşoğlu, Faruk Ambarcıoğlu, Mustafa Muharrem, Muhammed İkbal Bakırcı, Enes Hanpa, Ömer Ekinci Micingirt şiirlerini seslendirdi. Programın belki en anlamlı ânı sağlık sorunları nedeniyle programa katılamayan şair Cengiz Numanoğlu’nun şiirini Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın seslendirmesiydi. Cengiz Numanoğlu’nu pek çoğumuz “Selam İmam Hatiplim” isimli şiirinden tanıyoruz. Mehmet Emin Ay’ın muhteşem yorumuyla bestelenen bu şiir tüm İmam Hatip neslinin aşinası olduğu bir eserdir. Cengiz Numanoğlu ağabeyimize acil şifalar diliyoruz. Bir diğer güzellik de başkan Alinur Aktaş’ın programı son anına kadar protokolde değil de en arka sıralarda izlemiş olmasıdır. Başkan Aktaş, Cengiz Numanoğlu’nun şiirini seslendirmek üzere kürsüye davet edildiğinde, protokolde oturan değerli şairlere ve değerli hocalara saygısından ötürü programı en arka sıralarda izlemeyi tercih ettiğini açıklaması ayrı bir tevazu örneğiydi. Cengiz Numanoğlu ağabeyimize vefanın güzel bir numunesi olan programda emeği geçen Dil ve Edebiyat Derneği Bursa Başkanı Muhammed İkbal Bakırcı’yı, Muhsin Ertuğrul Kemikli’yi ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ile Belediye Kültür Dairesi çalışanlarını yürekten tebrik ediyoruz.
Bizi merhamet kurtaracak
Geçtiğimiz hafta içinde İzmir’de gerçekleşen depremde vefat eden ve yaralanan vatandaşlarımız oldu. Vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Bazı yaralılar saatler sonra enkazdan çıkartılabildi. Her ânı televizyonlardan canlı yayınlanan arama kurtarma çalışmalarını izlediğimizde ülkemizin dört bir yanından yardıma koşan ekiplerin canlarını hiçe sayarak enkaz altındaki Elif ve Ayda bebek gibi minicik yavrularımızı kurtarmaları hepimizi sevinç gözyaşlarına boğdu. Ayda bebek 91 saat sonra enkazdan sağ olarak çıkartıldı. Bu manzaraları görünce toplum olarak merhamete ne kadar ihtiyacımız olduğunu bir kez daha hatırladık. Sevinç ile hüzün arasında gözyaşlarına boğulan ve hıçkırıklardan dolayı konuşamayan arama kurtarma çalışanlarını bir başka ülkede görmek mümkün müdür bilmiyorum. Bizi biz yapan işte bu derin ahlakımızdır. Tüm kültürel saldırılara rağmen İzmir depreminde gördüklerimiz bizlere bu hakikati gösteriyor. Deprem anında duvarları tutmaya çalışarak kelime-i şahadet getirenler, salâvat okuyanlar, tekbir getirenler, yavrusunu kucaklayıp Allah’a sığınan anneler bizlere ortak inançların, özümüze işlemiş ilahi teslimiyetin ne denli güçlü olduğunu gösteriyor. Hiçbir karşılık beklemeden depremzedelerin yardımına koşan yüzlerce yürek güzel bir dayanışma sergiledi. İnsan olarak hepimiz zayıfız, her an bir musibetle karşılaşacağımız bilinciyle Rabbimize sığınıyoruz. Tevekkülün gereği olarak tedbirimizi almak, yapılarımızı sağlam yapmak ve ardından da kader-i ilahiye teslim olmak bizi millet yapan temel değerlerdendir. Sadece felaket anında değil hayatın her anında merhameti düstur edinmek, “Yaratılanı sev Yaradan’dan ötürü” çağrısına kulak vermek hepimizin şiarı olsun diliyorum. Çünkü millet olarak bizi ancak merhamet kurtaracak.