Lisedeyken yurttaki dolabımın kapağında “Mataramda Tuzlu Su” şiiri asılıydı. Her sabah bu şiiri okuyarak tazelenir, yürümekte olduğum yolun zahmetini bu sayede kabullenirdim. Bana kalırsa İsmet Özel’in ontolojik sorgulamalarının neticesi, bu şiirin her mısraına sinmiştir. Şairin, “uzun yola çıkmaya hüküm giydim” mısraı, dünyevileşmenin veya modernitenin karşısında, hak ve hakikatin yanında yer almanın getireceği zorlukların farkında olduğunu gösterir. 
West Indies, Kızıl Elma, İtaki, Maçin!  
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim. 
Beyazların yöresinde nasibim kalmadı.
Yerlilerin topraklarına karşı suç işledim.
Zorbaların arasında tehlikeli bir nifak,
Uyrukların içinde uygunsuz biriyim.
Vahşetim,
Beni baygın meyvaların lezzetinden kopardı.
Kendime dünyada bir
Acı kök tadı seçtim.
Yakın yerde soluklanacak gölge bana yok.
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
İsmet Özel, 80 yıllık hayatında hangi yolu seçmişse bunu derin bir tefekkür ve sorgulama neticesinde seçmiştir. Onun hayatında hiçbir rastlantıya yer yoktur. Hangi alanı seçmişse o alanın en iyisi olmayı kendisine vazife edinmiştir. Hem şiirde hem eleştiride hem de düzyazıda bunca titiz olmasının sebebi budur. Bu sebeple onun şiirlerinde tek bir fire bulamazsınız. 
Uzak nedir? 
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için 
Gidecek yer ne kadar uzak olabilir?  
Başım açık, saçlarımı ikiye, 
Ortadan ayırdım.
Kimin ülkesinden geçsem  
Şakaklarımda dövmeler beni ele verecek,
Cesur ve onurlu diyecekler. 
Hâlbuki suskun ve kederliyim.
Korsanlardan kaptığım gürlek nara,
İşime yaramıyor.
Rençberlerin o rahat ve oturmuş lehçesinden tiksinirim 
Boynumda, bana yargı yükleyenlerin
Utançlarından yapılma mücevherler
Sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin 
Mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok 
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Bir söyleşisinde, şiirinde “ben” dediği yerleri “Türkiye” olarak okuyabilirsiniz demişti. Onun şiirlerini bu zaviyeden okuduğumuzda anlatılanın, bir şairin kişisel kavgasından çok bir memleket davası olduğunu anlarız. Onun için yaşıyor olmak, savaşıyor olmaktan başka bir şey değildir. Çünkü dünyaya gelmek, bir saldırıya uğramaktır. Bu sebeple de şair her daim nöbettedir, siperdedir, teyakkuz hâlindedir. 
Bir hayatı, 
Ismarlama bir hayatı bırakıyorum.
Görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta
Askerken kantinden satın aldığım cep aynası,
Bazı geceler çıkarken
Uçarı bir gülümseyişle takındığım muşta
Gibi lükslerim de burada kalacak.
Siparişi yargıcılar tarafından verilmiş 
Bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya
Taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım
Burada bitti artık işim, ocağım yok.
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
İsmet Özel yaşayan en büyük Türk şairidir. Sadece şiiriyle değil düşünceleriyle de özgül ağırlığı ve karşılığı olan ender isimlerden biridir. “Kavganın göbeğidir benim yerim.” derken samimidir. Milletin kalbi nerede atıyorsa, milletin yarası neredeyse onun yeri orasıdır. Zor zamanda konuşmanın yükünü taşıyan, “kral çıplak” demenin zahmetini yaşayan, herkes uyurken kitleleri uyandırmayı görev bilen hak ve hakikat aşığıdır. 
Kendisini “kadirşinas itaatsizlik ve tevarüs edilmemiş asalet” cümlesiyle ifade eden Özel, nevi şahsına münhasır bir kişiliktir. Büyük şairlerin soyundan gelen bu tavır, sadece büyük kafaların hakkıyla anlayabileceği bir öngörüyle tahkim edilmiştir. O, gündüz vakti elinde feneriyle dolaşan ve “Adam arıyorum.” diyen Diyojen’in günümüzdeki akrabasıdır. 
Özel, hayatı boyunca kendini yaşadığı toplumun hayrına adayan biridir. Sahicilik arayışı bu hayatın özetidir. İslam’ın sözde değil özde yaşanması için çaba göstermiştir. Bunun yolunun da her Müslümanın Batılılaşmaya karşı yabancılaşmasından geçtiğini vurgulamıştır. “Üç Zor Mesele” isimli eseri, bu çağrısının açılımıdır. 
“Şiirin, insanlar arasındaki iyi yerini yine şiir sağlar. Şiirden yoksun bir edebiyat ortamının kofluğunu hiçbir dâhiyane açıklama gideremez.” diyen şair için şiir, yaratıcıyı yani ebedi hakikati kavramanın da en etkili aracıdır. Müslüman dünya görüşüne yönelmesini de şiire borçlu olduğunu dile getirir. Şiir, onun düşünme ve yaşama biçimidir. Kuran ve sünnet, şairin hayatının tam merkezinde yer alır ve hakiki manada özgürlük ancak İslam ile mümkündür. "Müslüman olmak, beni kendimi bildim bileli düştüğüm yalnızlıktan çekip çıkardı." deyişi, bu özgürlüğün işaretidir. Özel’e göre bir Müslüman olarak ilk görevimiz, elinden ve dilinden diğer insanların zarar görmediği bir anlayışı geliştirmektir. “Bunun için zulme razı olmadığımızı dışa vurmamız, zulmün artmasına yardım etmeyeceğimizi ortaya koymamız yeter.” Bu sebeple de bizim meselemiz, aslında tüm insanlığın meselesidir. Yani bir Müslümanın ufku, tüm insanlığı içine alacak genişlikte ve dirilikte olmalıdır. 
İsmet Özel 80 yaşında ve yazmaya devam ediyor. Yüce Allah’tan, Üstadımıza sağlıklı ve hayırlı nice yaşlar diliyorum.