Bir insana dair yazdığımda onun biyografisine değinmem. İnsanı insan yapan tarihler değildir çünkü dokunduğu yaralardır. Dolayısıyla Fethi abiyi yazarken de misal onun dünyaya Göztepe’de gelmesinden başlayarak hayatını yazmayacağım. Fethi abi gönül adamı olarak tanındı. Kravatlı evliyaydı o. Bugün Türkiye’de önemli yer tutmuş yazar, politikacı, sanatçı isimleri saysak çoğu onun tedrisatından geçmiş, onun verdiği bursla okumuştur. Daha çocukluğunda farklı biri olduğunu belli etmiş, henüz 13 yaşındayken evin çatı katında Necip Fazıl’ın Bir Adam Yaratmak oyununu tek başına canlandırmaya çalıştığı için ailesi çıldırdığını zannetmiştir.
Fethi abi için Cahit Zarifoğlu “tek başına bir okuldu”, Hilmi Yavuz “söz ile sema ederdi” demiştir. Neydi onu farklı kılan? Gönül adamıydı, canlı tasavvuftu. Halveti Şabani dervişi, Adem-i Hakiki. Ömrünü insanların elini tutmaya, dertlere derman olmaya adamıştı. Yokluk çekene varlık olmuştu. Nabi Avcı belki bu yüzden onun için “Sürgünde kurulmuş bir Osmanlı divanı gibiydi” demişti. Fethi abi dostluğa önem vermişti. Dostluk Üzerine metni bugün hâlâ okunur. Çalışılmamış bir metindir o. Bir konuşmada içinden geldiği gibi konuşmuş, ortaya o şaheser çıkmıştır. Dostu nasıl tanımlıyordu orada? “Dost ol kişidir ki öldürülmesi muhakkak ve muharrer olan gecede Peygamber-i Ekber’in yatağına yatar, Şah-ı Velayet’tir.” Dostluğu ne güzel tanımlar: “Dost, sezdirmeden gözyaşı silendir.” Gerçekten de hayatı boyunca sezdirmeden nice gözyaşları silmiştir Fethi abi. Çünkü omzundaki görevin bilincindedir, ayağını bastığı zemin bir medeniyete beşiklik etmiştir. Osmanlı’da leylekler için yapılan vakfı anlatmış, devamında da “kurdun kuşun bile gözetildiği bir cemiyette insanlar geleceklerinden emin idiler” demiştir bu yüzden. Dostlarından biri de Neyzen Tevfik’tir. Neyzen’in cenazesine gidemez, çok üzülür. Gece rüyasında görür Neyzen’i. Neyzen elini omzuna koyar, “üzülme Fethi” der, “biz halden anlarız.” İşte Fethi abi halden anlayandır. Bu yüzden halden anlayan da dostudur. Kendisine burs istemeye gelenlere tek soru sorar: “Hiç aşık oldun mu?” Oldum diyene verir, olmadım diyene git aşık ol öyle gel, der. Aşkı tatmayanın Allah aşkına eremeyeceğinin mesajıdır bu. “Günahı bile aşkla işleyin” der, bu yolda sermaye aşktır çünkü. Allah’ın bir ismi de aşktır çünkü. Sorduğu bu soruya bir öğrenci “8 yaşında oldum” deyince “Sen şiir yaz, senden iyi şiir çıkar” der. Her an memleketle, dünya Müslümanlarıyla dertlenmiştir. Süleyman Demirel’e bir Şark raporu hazırlayıp vermiş, Şark karışacak bir enstitü kurun demiş, Demirel ciddiye almamıştır. Mektuplarında da hep Afrika’yı düşünün, dünya Müslümanlarını düşünün, dualar edin telkininde bulunmuştur. Yedi Güzel Adam’ın hocasıdır, Nuri Pakdil özel talebesidir, dergilerinin isim babasıdır. “Aşksız insanlar görüyorum, dertsiz. Uyuyorlar, yiyorlar, içiyorlar, köşe tutma derdindeler” diye şikayetlenmiş, bugün şikayetleri haklı çıkmış, ortalığı dertsiz köşe tutma peşinde koşan, para ve ün sevdalısı Müslümanlar kaplamıştır ne yazık ki.
Bizlerin, ülkemiz gençlerinin elinden tutacak, destek çıkacak Fethi abiye ihtiyacımız var. 20. yüzyılın evliyası Fethi Gemuhluoğlu için, er kişi niyetine el-Fatiha!